O şimdilik kâfi gelecektir.
- That will be enough for the time being.
Google Translate, Ubuntu Çevirileri için yeterince iyi değildir. Ayrıca bu, Ubuntu ilkesine de aykırıdır.
- Google Translate is not good enough for Ubuntu Translations. Furthermore, this is against Ubuntu policy.
Hepimiz için yeterli yiyecek vardı.
- There was food enough for us all.
Yeterli param olsa,o hoş arabayı alırım.
- If I had enough money, I would buy that nice car.
On bin yen yeterli mi?
- Is ten thousand yen enough?
Bu hikaye bir derste okumak için yeterince kısa.
- This story is short enough to read in one lesson.
Google Translate, Ubuntu Çevirileri için yeterince iyi değildir. Ayrıca bu, Ubuntu ilkesine de aykırıdır.
- Google Translate is not good enough for Ubuntu Translations. Furthermore, this is against Ubuntu policy.
Sadece yeteri kadar kaynatılır.
- It is boiled just enough.
Yeteri kadar zamanım vardı, bu yüzden acele etmeme gerek yoktu.
- I had enough time, so I didn't need to hurry.
O, köpeğini her gün etle beslemek için yeterince zengin değildi.
- She wasn't wealthy enough to feed her dog meat every day.
Bu herkesi beslemek için yeterli yiyecek değil.
- This isn't enough food to feed everyone.
Burada yeterli miktara sahibiz.
- We've got enough here.
Bu, yeterli miktardan daha fazla
- It's more than enough.