fair; even; equitable

listen to the pronunciation of fair; even; equitable
English - Turkish

Definition of fair; even; equitable in English Turkish dictionary

just
sadece

Biletler, alındığı gün de dahil olmak üzere sadece iki gün geçerlidir. - Tickets are valid for just two days, including the day they are purchased on.

Bizim bu evimiz sadece yeniden dekore edildi ve altı aylığına burada yaşamadık. - This house of ours has just been redecorated, and we haven't lived here for sixth months.

just
henüz

O, Paris'ten henüz döndü. - He has just come back from Paris.

Yolculuk henüz başladı. - The journey has just begun.

just
{s} tam

Dükkan tiyatronun tam karşısında. - The store is just across from the theater.

Bir kelime kullandığımda,Humpty Dumpty ifade etmek için tam benim seçtiğimi o ifade ediyor-ne daha fazla ne daha az dedi. - When I use a word, Humpty Dumpty said, it means just what I choose it to mean - neither more nor less.

just
{s} yerinde

Bence Tom'un öfkesi sadece bir savunma mekanizması; Yerinde olsam şahsen bunu kabul etmezdim. - I think Tom's anger is just a defense mechanism; I wouldn't take it personally if I were you.

Ben onu ararken sadece bir dakika yerinde kal. - Just stay put for a minute while I look for him.

just
gücü gücüne
just
zar zor

Tom testi sadece zar zor geçti. - Tom just barely passed the test.

Tom kirayı ödemek için yeterli parayı zar zor kazanmayı başardı. - Tom just barely managed to earn enough money to pay the rent.

just
haksever
just
güç bela
just
tamı tamına
just
anca

Richter ölçeğine göre büyüklüğü 5.0'ı aşan beş sarsıntı sadece bu hafta Japonya sarstı, ancak bilim adamları beklenen en büyük artçının henüz vurmadığı konusunda uyarıyorlar. - Five tremors in excess of magnitude 5.0 on the Richter scale have shaken Japan just this week, but scientists are warning that the largest expected aftershock has yet to hit.

Kesinlikle. Ancak onu teyit etmem gerekecek, lütfen sadece biraz bekleyin. - Certainly. I will need to confirm it, however. Please wait just a moment.

just
tastamam
just
{s} net

Sadece net bir cevap istiyorum. Daha fazla bir şey değil. - I just want a straight answer. Nothing more.

just
(İnşaat) henüz, hemen, ancak K
just
tam anlamıyla

Tom'un en büyük oğlu, tam anlamıyla kendisine benziyor. - Tom's oldest son looks just like him.

Her şey tam anlamıyla önceki gibi. - Everything's just like before.

just
tek kelimeyle

Tom tek kelimeyle iyi yönetiyor. - Tom has been managing just fine.

Tom tek kelimeyle farklı. - Tom is just different.

just
justnesshak
just
the just iyiler justly adaletle
English - English
just
fair; even; equitable
Favorites