Sınavda başarısız olmak istemiyorum.
- I don't want to fail the test.
Sınavımda başarısız olmak istemiyorum.
- I don't want to fail my exams.
Başarısız olmanın nedeni yeterince sıkı çabalamamandır.
- The reason why you failed is you did not try hard enough.
Başarısız olmandan korkmuştum.
- I was afraid that you had failed.
Başarısızlığım annemi hayal kırıklığına uğrattı.
- My mother was disappointed by my failure.
O, sınavda başarısız oldu ve ben büyük hayal kırıklığına uğradım.
- She failed the examination and I was greatly disappointed.
Yarın beni mutlaka ara.
- Don't fail to call me tomorrow.
Yarın sabah mutlaka ofise gel.
- Come to the office tomorrow morning without fail.
Hatası için kötü şansını suçluyor.
- He blames his failure on bad luck.
Hata için sen suçlanacaksın.
- You are to blame for the failure.
Acımasız rekabet karşısında, bizim iş hayatta kalmakta başarısız oldu.
- In the face of ruthless competition, our business failed to survive.
Firmamız kıyasıya rekabete karşı hayatta kalmakta başarısız oldu.
- Our company failed to survive against cutthroat competition.
Görünen o ki kız başarısız oldu.
- She failed to appear.
Hazırlık eksikliğinden sınavda başarısız oldu.
- He failed in the examination for lack of preparation.
Başarı ya da başarısızlık ikisi de benim için aynıdır.
- Success or failure is all the same to me.
Onun projesi başarısızlıkla sona erdi.
- His project ended in failure.
O, kendini öldürmeye çalıştı fakat o başarısızlıkla sonuçlandı.
- He tried to kill himself but it ended in failure.
Onun başarısızlığının ana nedeni tembelliktir.
- The primary cause of his failure is laziness.
Adamın sigarayı bırakmak için üçüncü girişimi başarısız oldu.
- The man's third attempt to stop smoking failed.
O birkaç kez sigarayı bırakmak için çalıştı, ancak başarısız oldu.
- He tried to give up smoking several times, but failed.
I failed in English last year.
After running five minutes, the engine failed.
The professor failed me because I did not complete any of the course assignments.
Throughout my life, I have always failed.
The report fails to take into account all the mitigating factors.
A poor Irish Widow went forth with her three children, bare of all resource, to solicit help from the Charitable Establishments of that City. At this Charitable Establishment and then at that she was refused; referred from one to the other, helped by none; — till she had exhausted them all; till her strength and heart failed her: she sank down in typhus-fever.
The engine failed to start.
We don't tolerate failure.
- We do not tolerate failure.
We do not tolerate failure.
- We don't tolerate failure.
Sami was the perpetrator of the murder.
- Cinayetin faili Sami'ydi.
The perpetrator was obviously insane.
- Fail, açık biçimde deliydi.
... fails at. Some fraction of the people who try it succeed using Creative Commons, and ...
... because if inevitably your crop fails, you have famine. ...