Sınavda başarısız olmak istemiyorum.
- I don't want to fail the test.
Sınavımda başarısız olmak istemiyorum.
- I don't want to fail my exams.
Başarısız olmanın nedeni yeterince sıkı çabalamamandır.
- The reason why you failed is you did not try hard enough.
Onun başarısız olması sürpriz değil.
- It is no wonder that he failed.
Hatamdan dolayı annem hayal kırıklığına uğradı.
- My mother was disappointed by my failure.
Başarısızlığım annemi hayal kırıklığına uğrattı.
- My mother was disappointed by my failure.
Ev ödevini Perşembeye kadar mutlaka teslim etmelisin.
- You must hand in your homework by Thursday without fail.
Seni mutlaka arayacağım.
- I will call you without fail.
Hata için sen suçlanacaksın.
- You are to blame for the failure.
Hatası için kötü şansını suçluyor.
- He blames his failure on bad luck.
Acımasız rekabet karşısında, bizim iş hayatta kalmakta başarısız oldu.
- In the face of ruthless competition, our business failed to survive.
Firmamız kıyasıya rekabete karşı hayatta kalmakta başarısız oldu.
- Our company failed to survive against cutthroat competition.
Sam'i sadece başarısız olacak planından vazgeçmesi için ikna etmeye çalıştım,
- I tried to persuade Sam to give up his plan, only to fail.
Hazırlık eksikliğinden sınavda başarısız oldu.
- He failed in the examination for lack of preparation.
Onun projesi başarısızlıkla sona erdi.
- His project ended in failure.
Başarı ya da başarısızlık ikisi de benim için aynıdır.
- Success or failure is all the same to me.
Görünen o ki kız başarısız oldu.
- She failed to appear.
O, kendini öldürmeye çalıştı fakat o başarısızlıkla sonuçlandı.
- He tried to kill himself but it ended in failure.
Adamın sigarayı bırakmak için üçüncü girişimi başarısız oldu.
- The man's third attempt to stop smoking failed.
O birkaç kez sigarayı bırakmak için çalıştı, ancak başarısız oldu.
- He tried to give up smoking several times, but failed.
I failed in English last year.
After running five minutes, the engine failed.
The professor failed me because I did not complete any of the course assignments.
Throughout my life, I have always failed.
The report fails to take into account all the mitigating factors.
A poor Irish Widow went forth with her three children, bare of all resource, to solicit help from the Charitable Establishments of that City. At this Charitable Establishment and then at that she was refused; referred from one to the other, helped by none; — till she had exhausted them all; till her strength and heart failed her: she sank down in typhus-fever.
The engine failed to start.
We do not tolerate failure.
- We don't tolerate failure.
We don't tolerate failure.
- We do not tolerate failure.
The perpetrator was obviously insane.
- Fail, açık biçimde deliydi.
Sami was the perpetrator of the murder.
- Sami cinayetin failiydi.
... fail to even promote legislation that would have provided an answer for those that want ...