fırsatı

listen to the pronunciation of fırsatı
Turkish - English
take the opportunity
fırsat
opportunity

He made the best of the opportunity. - O, fırsatı en iyi şekilde değerlendirdi.

You shouldn't miss the opportunity to see it. - Onu görme fırsatı kaçırmamalısınız.

fırsat
occasion

If there is a suitable occasion, I'll introduce you to him. - Uygun bir fırsat varsa, sizi onunla tanıştıracağım.

It's not a happy occasion. - Bu mutlu bir fırsat değil.

fırsat
chance

Take it easy. I can assure you that chances are in your favor. - Sakin olun. Ben fırsatların sizin lehinize olduğunu size temin ederim.

Don't let this chance slip by. - Bu fırsatı kaçırmayın.

fırsatı kaçırmamak
Seize the opportunity
fırsatı değerlendiren kimse
opportunist
fırsatı değerlendirmek
seize the opportunity
fırsatı ganimet bilmek
to seize the opportunity
fırsatı ganimet bilmek
seize the opportunity
fırsatı ganimet bilmek/saymak
to seize the opportunity
fırsatı kaçırmak
to miss an opportunity, to miss the bus, to miss the boat
fırsatı kaçırmak
miss the boat
fırsatı kaçırmak
miss the bus
fırsatı kaçırmak
to miss the opportunity
fırsatı kaçırmamak
to take advantage of the opportunity
fırsat
opening

New opportunities are opening up to you. - Yeni fırsatlar sana açılıyor.

fırsat
break

Give me a break. If you have something to say, stop making faces and say it. - Bana bir fırsat ver. Söyleyecek bir şeyin varsa, surat asmayı bırak ve onu söyle.

This is my big break. - Bu benim büyük fırsatım.

fırsat
opportunity, chance, occasion
fırsat
{i} show

Last night provided a good opportunity to see a meteor shower. - Dün gece bir meteor yağmuru görmek için iyi bir fırsat sağladı.

Don't you think this is a good opportunity to show off your talents? - Bunun yeteneklerini göstermek için iyi bir fırsat olduğunu düşünmüyor musunuz?

fırsat
room
fırsat
facility
fırsat
scope
fırsat
opportunity to
açılma fırsatı
outlet
bütün fırsatı kullanmış olmak
have had one's chips
fırsat
(deyim) a bite at the cherry
fırsat
turn
fırsat
field
fırsat
opportunity (occasion)
hayatının fırsatı
chance of a lifetime
pazar fırsatı
market opportunity
saldırı fırsatı
ammunition
yükselme fırsatı
opportunity for advancement
Turkish - Turkish

Definition of fırsatı in Turkish Turkish dictionary

FIRSAT
(Osmanlı Dönemi) Bak: Fursat
Fırsat
(Osmanlı Dönemi) NÜHZE
Fırsat
(Osmanlı Dönemi) VÜS'
Fırsat
(Osmanlı Dönemi) VESİLE
Fırsat
(Osmanlı Dönemi) MECAL
Fırsat
(Osmanlı Dönemi) HULSE
Fırsat
(Osmanlı Dönemi) VAKT
Fırsat
okazyon
fırsat
Uygun zaman, uygun durum veya şart, vesile
fırsat
Uygun zaman, uygun durum veya şart, vesile: "İnsan, dedim, kendine bir ad takmak fırsatını bin yılda bir ele geçiremez."- M. Ş. Esendal
fırsatı
Favorites