eylemlik

listen to the pronunciation of eylemlik
Turkish - English
infinitive
{g} verbal noun, infinitive, gerund
infinitive mastar
eylem
act

The activists were last seen in a remote, forested corner of Brazil. - Eylemciler en son Brezilya'nın uzak, ormanlık bir köşesinde görüldüler.

The army was involved in a number of brilliant actions during the battle. - Ordu savaş sırasında bir dizi görkemli eylemlerde yer aldı.

eylem
action

The lawyer determined his course of action. - Avukat eylemin rotasını belirledi.

So far, your action seems completely groundless. - Şimdiye kadar, eyleminiz tamamen sebepsiz görünmektedir.

eylem
{i} deed

Words are always bolder than deeds. - Sözler her zaman eylemlerden daha cesurdur.

His words and deeds do not match. - Onun sözleri ve eylemleri uyuşmuyor.

eylem
activity
eylem
gram. verb
eylem
{i} fact
eylem
militate
eylem
practice
eylem
geste
eylem
movement

She was an activist in the Women's Liberation Movement. - O, Kadın Kurtuluş Hareketinde bir eylemciydi.

eylem
(İnşaat) performance
eylem
in action

The soldier was killed in action. - Asker eylemde öldürüldü.

At least six hundred men died in action. - Eylemde en az altı yüz insan öldü.

eylem
action of
eylem
verb
eylem
(Hukuk) action, practice
eylem
action, practice, deed " fiil, aksiyon; verb" fiil
eylem
{i} commission

The commission took no action. - Komisyon hiçbir eylem yapmadı.

Turkish - Turkish
Mastar
eylem
Fiil: "Bize, iki yılda Fransızcanın iki yardımcı eylemini belletememişti."- M. Ş. Esendal
eylem
Bir durumu değiştirme ve daha ileriye götürme yönünde etkide bulunma çabası, amel: "Eyleme beraber girersiniz, siz sonuca ulaşmayı düşünürsünüz, onlar ulaşmadan paylaşmayı."- A. İlhan
eylem
Eyleme işi, fiil, aksiyon: "Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilmez."- Anayasa
eylem
Eyleme işi, fiil, aksiyon
eylem
Bir durumu değiştirme ve daha ileriye götürme yönünde etkide bulunma çabası, amel
eylem
Fiil
eylemlik
Favorites