İnsana da aşırı sıcaklıklara karşı koruyucu cihazlar verilmektedir.
- Man, too, has been given protective devices against extreme temperatures.
Tom Alaska'nın aşırı soğunu sever.
- Tom likes the extreme cold of Alaska.
Onun çalışması kabul edilebilir, ama mükemmel olmaktan uzak.
- His work was acceptable, but far from excellent.
O mükemmel olmaktan uzaktır.
- He is far from perfect.
O bir uçtan diğerine düştü.
- He fell from one extreme to the other.
Kasaba Japonya'nın en uç kuzeyindedir.
- The town is located in the extreme north of Japan.
Çok tembel görünüyorsun.
- You seem to be extremely lazy.
Onun fikirleri benim için çok aşırı.
- His ideas are too extreme for me.
Dinamit balıkçılığı resif ekosistemler için son derece tahrip edicidir.
- Dynamite fishing is extremely destructive to reef ecosystems.
Tom Mary'ye onun yardımı için son derece minnettar.
- Tom is extremely thankful to Mary for her help.
Onların cihazı son derece gelişmiş.
- Their equipment is extremely advanced.
Dinamit balıkçılığı resif ekosistemler için son derece tahrip edicidir.
- Dynamite fishing is extremely destructive to reef ecosystems.
Bir şey alamayacak kadar çok uzak.
- To take something too far.
Jon, Tom'dan çok daha çekicidir.
- Jon is far more attractive than Tom.
Uzağa gitsen bile, telefon üzerinden birbirimizle temas kurmaya devam edelim.
- Even if you go far away, let's keep in touch with each other over the phone.
Tom ne kadar uzağa gittiğini görmek için kilometre sayacını kontrol etti.
- Tom checked his odometer to see how far he'd driven.
Son zamanlarda, bilgisayar kullanımında artan çeşitlilik, ofis alanlarının çok ötesine uzandı.
- Recently, the increasing diversity of computer use has extended far beyond the realms of the office.
Onlar üç mil öteye yürüdü.
- They walked three miles farther.
Tom aşırı derecede ikna edicidir.
- Tom is extremely persuasive.
Tom aşırı derecede heyecanlı görünüyor.
- Tom seems extremely excited.
Tom son derece şiddetli.
- Tom is extremely violent.
Onlar olağanüstü durumlar.
- They are the extreme cases.
Kasaba Japonya'nın en uç kuzeyindedir.
- The town is located in the extreme north of Japan.
Suyu ölçüsüz ve aşırı miktarda içmek su zehirlenmesi ile sonuçlanabilir, potansiyel olarak ölümcül bir durum.
- Drinking excessive and extreme amounts of water can result in water intoxication, a potentially fatal condition.
Birçok yer, kıyı şeridine yakın olmalarına rağmen oldukça ekstrem iklimlere sahiptir.
- Many locations, despite being situated near coastlines, have fairly extreme climates.
Yüksek bir yapıdan atlamak ekstrem bir spordur.
- Base jumping is an extreme sport.
İstasyona ne kadar uzakta?
- How far is it to the station?
Tom'un yeme isteği vardı fakat evde yiyecek bir şey olmadığı için yaşadığı yerden çok uzakta olmayan mahalle marketine gitti.
- Tom had the munchies, but since there was nothing in the house to eat, he went to the convenience store not too far from where he lived.
Gözden ırak olan, gönülden ırak olur.
- Far from eye far from heart.
We are on the far right on this issue.
I began also to feel very hungry, as not having eaten for twenty-four hours; and worse than that, there was a parching thirst and dryness in my throat, and nothing with which to quench it.
I think the new laws are extreme, but many believe them necessary for national security.
His extreme love of model trains showed in the rails that criscrossed his entire home.
In the empty and extreme cold theatre.
extremes of temperature.
... By 20,000 years ago, with the ice nearing its most extreme, ...
... conflict or extreme poverty ...