extreme, great, powerful, high; strong, profound, deep; acute, severe

listen to the pronunciation of extreme, great, powerful, high; strong, profound, deep; acute, severe
English - Turkish

Definition of extreme, great, powerful, high; strong, profound, deep; acute, severe in English Turkish dictionary

intense
{s} yoğun

Yaklaşık üç yıl süren yoğun çalışmadan sonra Tom Fransızcada çok akıcı oldu. - Tom became fairly fluent in French after about three years of intense study.

Fırtınanın durması söyle dursun, çok daha fazla yoğunlaştı. - Far from stopping, the storm became much more intense.

intense
{s} kuvvetli
intense
{s} dikkatli
intense
{s} aşırı
intense
{s} şiddetli

O gerçekten şiddetliydi. - That was really intense.

Bu örümceğin ısırması şiddetli ağrıya sebep olur. - The bite of this spider causes intense pain.

intense
kuvvetle
intense
{s} ciddi olan (kimse)
intense
intensely şiddetle
intense
azışık
intense
yüksek derecede vukubulan
intense
güçlü
intense
heyecanlı
intense
ateşli
intense
ateşli/şiddetli
intense
{s} şiddetli, kuvvetli, keskin, hararetli
intense
(sıfat) şiddetli, aşırı, son derece, kuvvetli, koyu, yoğun, dikkatli, etkileyici, çarpıcı, istekli
intense
intenseness şiddet
intense
kuvvetlilik
English - English
{s} intense
extreme, great, powerful, high; strong, profound, deep; acute, severe
Favorites