Tom olağandışı bir atlamacıdır.
- Tom is an extraordinary jumper.
Mary olağandışı notlar aldı.
- Mary got extraordinary grades.
iPhone olağanüstü bir cep telefonu.
- The iPhone is an extraordinary cell phone.
Tom'un olağanüstü dereceleri var.
- Tom got extraordinary grades.
Piyanistin sıradışı bir yeteneği var.
- The pianist is endowed with extraordinary talent.
Mary sıradışı bir kadındı.
- Mary was an extraordinary woman.
Bir şey okumayan bir kişi görülmemiş bir kolaylıkla aldatılabilir.
- A person never reading anything may be fooled with an extraordinary easiness.
Olağan dışı bir şey hissediyor musun?
- Do you sense something unusual?
Olağan dışı bir şey fark etmedim.
- I didn't notice anything unusual.
Senin böyle bir şey yapman alışılmadık bir durum.
- It's unusual for you to do something like that.
Tom'un bu kadar erken burada olması alışılmadık.
- It's unusual for Tom to be here so early.
Sami kendini biraz garip hissediyordu.
- Sami was feeling a bit unusual.
Tom'un bazı çok olağandışı deneyimleri vardı.
- Tom had some very unusual experiences.
Tom'un geç kalması olağandışıdır.
- It's unusual for Tom to be late.
Onun tuhaf davranışı şüphelenmemize neden oldu.
- Her unusual behavior caused our suspicions.
Bana sorarsan, o biraz tuhaf.
- If you ask me, she's a little unusual.
... with these extraordinary events. ...
... The 20th century is the most extraordinary moment in human history. ...