Bir dereceye kadar ona güvenirim.
- I trust him to some extent.
Söylenti bir dereceye kadar doğru.
- The rumor is true to some extent.
Dan, Linda'nın suç tarihinin boyutunu bilmiyor.
- Dan doesn't know the extent of Linda's criminal history.
Leyla'nın mektupları onun ırkçılığının boyutlarını ortaya çıkardı.
- Layla's letters revealed the extent of her racism.
Bir ölçüde söylediklerine katılıyorum.
- I agree with what you say to some extent.
Tom Mary'nin sorununu bir ölçüde anlayabilir.
- Tom can understand Mary's problem to some extent.
Söylediğini bir miktar kabul ediyorum.
- I accept what you say to some extent.
Dan, Linda'nın suç tarihinin boyutunu bilmiyor.
- Dan doesn't know the extent of Linda's criminal history.
Leyla'nın mektupları onun ırkçılığının boyutlarını ortaya çıkardı.
- Layla's letters revealed the extent of her racism.
The extent of his knowledge of the language is a few scattered words.
... the extent of 90% to 95%. ...