Öyle bir mazereti kabul edemem.
- I cannot accept an excuse like that.
Kötü davranışı için kendini mazeret gösterdi.
- He excused himself for his bad behavior.
Böyle bir bahaneyi nasıl ileri sürdünüz?
- How did you come up with such a good excuse?
Onun gecikmesi için hiçbir bahane yoktur.
- There is no excuse for his delay.
Daha fazla özürler işitmek istemiyorum.
- I don't want to hear any more excuses.
İnan bana, o özür işe yaramayacak.
- Believe me, that excuse ain't gonna fly.
Bahane üretmiyorum, gerekçe buluyorum sadece.
- I don't make excuses. I only provide reasons.
Bu tür bir davranış için hiçbir gerekçe yoktur.
- There is no excuse for such behavior.
Beni affetmek zorunda kalacaksın.
- You'll have to excuse me.
Affedersiniz, ama hasta hissediyorum.
- Excuse me, but I feel sick.
Affedersiniz. Siz kimsiniz?
- Excuse me. Who are you?
Biran için bizi affet.
- Excuse us for a second.
Rahatsızlık için bizi affet.
- Excuse us for the inconvenience.
Bize biraz izin verir misiniz?
- Will you excuse us for a moment?
Bize bir saniye izin verir misin?
- Would you excuse us for a second?
I excused him his transgressions.
You know he shouldn't have done it, so don't try to excuse his behavior!.
Tell me why you were late – and I don't want to hear any excuses!.