excitement, confusion, commotion, noise; loud argument, quarrel

listen to the pronunciation of excitement, confusion, commotion, noise; loud argument, quarrel
English - Turkish

Definition of excitement, confusion, commotion, noise; loud argument, quarrel in English Turkish dictionary

fuss
{i} yaygara

Onun yararları hakkında yaygara yaptı. - She made a fuss about her benefits.

Hakkında böylesine bir yaygara yapacak bir şey yok. - There's nothing to make such a fuss about.

fuss
{i} telaş

Tom telaşlı, değil mi? - Tom's fussy, isn't he?

Oldukça telaşlısın, değil mi? - You're quite fussy, aren't you?

fuss
{i} velvele
fuss
{i} ıvır zıvır bolluğu
fuss
ortalığı velveleye vermek
fuss
can sıkmak
fuss
sinirlendirmek
fuss
gürültü patırtı
fuss
gereksiz yere telaşlanmak
fuss
{f} ufak meseleleri sorun yapmak; ufak şeyler yüzünden telaşa düşmek
fuss
{f} telaşlandırmak
fuss
{i} gereksiz telaş/heyecan/öfke
fuss
sızlan mak
fuss
kdili telâşlı veya yaygaracı kimse
fuss
fuss telaşlan/sinirlendir
fuss
{i} karışıklık
fuss
{f} özen göstermek
fuss
{f} titizlenmek
English - English
{i} fuss
excitement, confusion, commotion, noise; loud argument, quarrel
Favorites