Zafer bizi heyecanlandırdı.
- The victory excited us.
Oyun çok sayıda insanı heyecanlandırdı.
- The game excited lots of people.
Uzay yarışı tarihte heyecan verici bir dönemdi.
- The space race was an exciting time in history.
1880 yılının seçim kampanyası heyecan verici değildi.
- The election campaign of 1880 was not exciting.
Heyecanlı kızlar hoş görünebilir.
- Excited girls look pretty sometimes.
Grup, gelecek turla ilgili çok heyecanlı.
- The band are very excited about their upcoming tour.
Heyecanlı bir oyundu.Herkes heyecanlandı.
- That was an exciting game. Everybody was excited.
Genç ve heyecanlıydı.
- He was young and exciting.
Buz hokeyi heyecanlandırıcı bir spordur.
- Ice hockey is an exciting sport.
Buz hokeyi heyecanlandırıcı bir spordur.
- Ice hockey is an exciting sport.
İspanya'yı ilk ziyaretimde her şey beni heyecanlandırıyordu.
- Everything was exciting to me when I visited Spain for the first time.
Stadyumda bir sürü coşkulu taraftar vardı.
- There were a lot of excited fans in the stadium.
Tom bir şeyden heyecanlanmıştı.
- Tom was excited about something.
Sen çok heyecanlanmış olmalısın.
- You must be very excited.
Bu hikaye ilginç, eğlenceli ve hatta heyecan verici.
- This story is interesting, funny and even exciting.
Buz hokeyi heyecanlandırıcı bir spordur.
- Ice hockey is an exciting sport.
Heyecanlı bir oyundu.Herkes heyecanlandı.
- That was an exciting game. Everybody was excited.
Onun tur vuruşu kalabalığı heyecanlandırdı.
- His home run excited the crowd.
Zafer bizi heyecanlandırdı.
- The victory excited us.
Tom elleriyle heyecanla alkışladı.
- Tom clapped his hands together excitedly.
By applying electric potential to the neon atoms, the electrons become excited, then emit a photon when returning to normal.
The fireworks which opened the festivities excited anyone present.
There are drugs designed to excite certain nerves in our body.
The excited electrons give off light when they drop to a lower energy state.