Marie aşırı derecede kızardı, başını indirdi ve hiç karşılık vermedi.
- Marie blushed exceedingly, lowered her head, and made no reply.
O, soğuğa aşırı duyarlıdır.
- She is exceedingly sensitive to the cold.
O, bazen aşırıya kaçmak istiyordu.
- He sometimes wished to go to extremes.
Tom'un işi aşırı stress yaratıyor.
- Tom's job creates extreme stress.
Hız sınırını aşmayın.
- Don't exceed the speed limit.
Hız sınırını asla aşmadık.
- We never exceed the speed limit.
Geçen yıl ithalat ihracatı aştı.
- Imports exceeded exports last year.
Bizim kâr geçen yıl duyurulan en iyimser tahminleri bile aştı.
- Our profits exceeded even the most optimistic estimates announced last year.
Geçmiş, şimdi ve gelecek arasındaki ayrım sadece çok yaygın yanılsamadan başka bir şey değildir.
- Difference between the past, present, and future is nothing but an extremely widespread illusion.
Çok tembel görünüyorsun.
- You seem to be extremely lazy.
Yumurta atmak yumurtalar tarafından yapılan hasar 400 doları aşarsa bir suçtur.
- Throwing eggs is a felony if the damage done by the eggs exceeds 400$.
Hız sınırını aşmayın.
- Don't exceed the speed limit.
Mary aşırı derecede çekici.
- Mary is extremely attractive.
Bu onun için aşırı derecede zordur.
- This is extremely hard for him.
Fadıl açgözlülüğünü örtmek için uçlara gitti.
- Fadil went to extremes to cover up his greed.
Kasaba Japonya'nın en uç kuzeyindedir.
- The town is located in the extreme north of Japan.
Tom son derece şiddetli.
- Tom is extremely violent.
Onlar olağanüstü durumlar.
- They are the extreme cases.
The company's 2005 revenue exceeds that of 2004.
The quality of her essay has exceeded my expectations.
... exceeding that of batteries. ...