evlenme

listen to the pronunciation of evlenme
Turkish - English
marriage

She accepted his hand in marriage. - Onun evlenme teklifini kabul etti.

Did he propose marriage to you? - O size evlenme teklif etti mi?

spousal
double harness
sponsal
espousal
matrimony
getting married

You shouldn't put off getting married. - Evlenmeyi ertelememelisin.

Mary used to dream about getting married. - Mary evlenme hakkında hayal kurardı.

spousals
hymen
match
nuptial
double-harness
marital
lit

She looks a little young to get married. - O evlenmek için biraz genç görünüyor.

evlenmek
marry

I intend to marry you. - Seninle evlenmek istiyorum.

I want to marry Martyna. - Martyna ile evlenmek istiyorum.

evlenme teklifi
proposal

She has not yet accepted his proposal. - O onun evlenme teklifini henüz kabul etmedi.

She turned down his proposal. - O, evlenme teklifini geri çevirdi.

evlenme teklifi
marriage proposal
evlenme belgesi
marriage certificate
evlenme hukuku
marriage law
evlenme ikramiyesi
marriage bonus
evlenme ile ilgili
nuptial
evlenme izni
marriage license
evlenme merasimi
wedding ceremony
evlenme mukavelesi
marriage contract
evlenme teklif etmek
make a proposal
evlenme teklifi
marriage offer
evlenme çağı
marrying age
evlenme teklifi
Proposal, marriage proposal
evlenme (erkek için)
wiving
evlenme (erkek için)
wifing
evlenme adetleri
tradions of marriage
evlenme beyannamesi
(Kanun) banns of marriage
evlenme cüzdanı
marriage certificate
evlenme cüzdanı
licence [Brit.]
evlenme cüzdanı
license
evlenme ehliyet belgesi
(Kanun) marriage licence
evlenme ehliyeti
(Kanun) capacity of marriage
evlenme ehliyetsizliği
(Kanun) civil disability
evlenme engelleri
(Kanun) diriment impediment
evlenme engelleri
(Kanun) impediments to marriage
evlenme günü
wedding day
evlenme ilanı
(Kanun) banns of matrimony
evlenme ilanı
(Kanun) banns of marriage
evlenme ilânı
banns
evlenme izni
marriage licence
evlenme korkusu
(Pisikoloji, Ruhbilim) gamophobia
evlenme kâğıdı
marriage certificate
evlenme manisi
(Kanun) impediment to marry
evlenme mukavelesi
marriage contract, marriage settlement
evlenme niyeti
intentions

Fadil has no intentions of marrying Layla. - Fadıl'ın Leyla'yla evlenme niyeti yok.

He made his intentions clear. - O evlenme niyetini açıkça ortaya koydu.

evlenme partisi
wedding party
evlenme ruhsatı
marriage licence
evlenme sözleşmesi
(Kanun) marriage settlement
evlenme sözü veren
espouser
evlenme sözü verip vazgeçen kız
jilt
evlenme sözü vermek
plight one's troth
evlenme sözünü tutmama
breach of promise to marry
evlenme teklif etmek
pop the question
evlenme teklif etmek
to propose, to pop the question
evlenme teklifini kabul etmek
accept one's proposal
evlenme töreni için belirlenmiş saatler
canonical hours
evlenme törenine ait
(Kanun) gretna green
evlenme türleri
types of marriage
evlenme vaadi
promise of marriage
evlenme vaadinde bulunmak
plight one's troth
evlenme vadini yerine getirmeme
breach of promise to marry
evlenme yardımı
financial help for marriage
evlenme yoluyla
matrimonially
evlenme yoluyla akrabalık
inlaws
evlenme yoluyle akraba
in-law
evlenme yıldönümü
wedding anniversary
evlenme yıldönümü
wedding day
evlenme çağı
marriageable age, marrying age
evlenme çağı
nubility
evlenme çağında
marriageable
evlenmek
get married

Be born, get married, and die; always bring money. - Doğmak, evlenmek ve ölmek, her zaman para getirir.

Tom and Mary decided to get married. - Tom ve Mary evlenmek için karar verdi.

evlenmek
get married to somebody
evlenmek
{f} mate
evlenmek
(Fiili Deyim ) get hitched
evlenmek
{f} unite
evlenmek
get wedded
evlenmek
match
evlenmek
wed
evlenmek
get hitched with
evlenmek
hook up with
evlen
marry

If only he would marry me. - Keşke benimle evlense.

If only she would marry me. - Keşke benimle evlense.

evlen
{f} wedding

Shark fin soup is commonly served at Chinese weddings and banquets. - Köpek balığı çorbası genellikle Çin'de evlenme törenlerinde ve ziyafetlerde servis edilir.

How are your wedding plans coming? - Evlenme planlarınız nasıl geliyor?

evlen
get married

One hundred and fifty thousand couples are expected to get married in Shanghai in 2006. - Yüz elli bin çiftin, 2006 yılında Shanghai'da evlenmesi bekleniyor.

I called you, on the one hand to invite you out to eat, and on the other to tell you my son is going to get married. - Bir taraftan seni yemeğe davet etmek için, diğer taraftan sana oğlumun evleneceğini söylemek için seni aradım.

evlen
{f} wedded
evlen
got married
evlen
{f} wed

How are your wedding plans coming? - Evlenme planlarınız nasıl geliyor?

Shark fin soup is commonly served at Chinese weddings and banquets. - Köpek balığı çorbası genellikle Çin'de evlenme törenlerinde ve ziyafetlerde servis edilir.

evlen
{f} married

He married a Canadian girl. - O, Kanadalı bir kızla evlendi.

I'm getting married to her in June. - Onunla Haziran'da evleneceğim.

evlenme izni
wedding license
evlenme teklif etmek
propose

I don't want to propose to you! - Sana evlenme teklif etmek istemiyorum!

evlenme teklif etmek
pop the question to
evlenmek
married

Tom says that Mary definitely doesn't want to be married. - Tom Mary'nin kesinlikle evlenmek istemediğini söylüyor.

For him, divorce is a good invention, with one sole disadvantage: you have to get married first. - Onun için boşanma tek dezavantajla iyi bir buluş: ilk önce evlenmek zorundasın.

evlenmek
get spiced
Evlenmek
tie the knot
evlenme teklifi etmek
propose
evlenmek
tied the knot
dengi olamayan biri ile evlenme
mesalliance
dışardan evlenme
exogamy
dışarıdan evlenme
exogamy
evlenmek
pair off
evlenmek
get spliced
evlenmek
to get married (to sb), to marry
evlenmek
take to wife
evlenmek
change one's condition
evlenmek
lead to the altar
evlenmek
hitch up
evlenmek
espouse
evlenmek
make a match
evlenmek
hitch
evlenmek
wive
içerden evlenme
endogamy
kaçarak evlenme
runaway match
tekrar evlenme
remarriage
yabancı ile evlenme
intermarriage
yeniden evlenme
remarriage
Turkish - Turkish
Evlenmek işi, izdivaç: "Ama bu evlenmesinden şimdi pek pişmandır."- H. R. Gürpınar
Evlenmek işi, izdivaç
(Osmanlı Dönemi) TEEHHÜL
(Osmanlı Dönemi) MÜZAVECE
izdivaç
tezevvüç
Evlenmek
izdivaç etmek
Evlenmek
tezevvüç etmek
Evlenmek
teehhül etmek
evlenmek
Erkekle kadın, aile kurmak için yasaya uygun olarak birleşmek, izdivaç etmek: "Karımla benim, sanki, yeni evlenmiş gibi bir hâlimiz vardı."- Y. K. Karaosmanoğlu
evlenmek
Erkekle kadın, aile kurmak için yasaya uygun olarak birleşmek, izdivaç etmek
evlenmek
gelin olmak
evlenmek
(Osmanlı Dönemi) tezevvüc
evlenme
Favorites