Bunlar her yerde satılıyor.
- These are on sale everywhere.
Her gün İngilizce çalışıyor musun?
- Do you study English every day?
Yalnızca her birey ona karşı harekete geçmeye karar verirse, AIDS durdurulabilir.
- AIDS can be stopped only if every person decides to take action against it.
Tom her birkaç günde bir buraya gelir.
- Tom comes here every few days.
Ben günaşırı onu ziyaret ederim.
- I visit him every other day.
O, günaşırı onu aradı.
- He called her every other day.
Bütün ülkeler, tüm sınırları içindeki insan grupların ecdat yadigar eserlerini koruma ve gelecek nesillere aktarma sorumluluğu var.
- All countries have a responsibility to preserve the ancestral relics of every people group within their borders, and to pass these on to the coming generations.
Her cumartesi bütün evi temizleriz.
- Every Saturday we clean the whole house.
Harika değişik iklimleri sayesinde, Amerika Birleşik Devletleri, hemen hemen her türlü spor için bir cennettir.
- The United States is a paradise for almost every kind of sports, thanks to its wonderfully varied climate.
Mary'nin tatmin olmak için her türlü sebebi vardı.
- Mary had every reason to be satisfied.