Onların hepsi lezzetliydi!
- All of it was delicious!
Onların hepsi sadece kızları götürmek için buradalar.
- All of them are just here to pick up girls.
Bir insan her şeyden önce görünümü ile değerlendirilecektir.
- One will be judged by one's appearance first of all.
Yapmanız gereken her şey bu evrakı imzalamaktır.
- All you have to do is sign this paper.
Para bütün kötülüğün köküdür.
- Money is the root of all evil.
Bahçedeki bütün çiçekler sarı.
- All the flowers in the garden are yellow.
Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır.
- Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
Tepe tamamen karla kaplıydı.
- The hill was all covered with snow.
Her biri için bir dizüstü bilgisayar yerine bütün konularım için üç halkalı klasör kullanırım.
- I use a three-ring binder for all my subjects instead of a notebook for each one.
Ben dünyadaki tüm kuşların efendisiyim ve sadece düdüğüme üflemek zorundayım ve her biri bana gelecektir.
- I am master of all the birds in the world, and have only to blow my whistle and every one will come to me.
O özbeöz Amerikalı bir adamla evlenmek istedi.
- She wanted to marry an all-American man.
Bir resim açın ve bir resim düzeni seçin. Bir resim açmak için Aça tıklatın. Programdan çıkmak için Çıkışı tıklatın. Resim Düzeni özelliği herhangi bir düzende göstermenize olanak tanır.
- Open an image and select an image layout. Click Open for opening an image. Click Quit for quitting the program. Image Layout feature allows you to view in any layout.
Parlayan her şey altın değildir.
- All that glitters is not gold.
Ben uyandığımda, diğer tüm yolcular inmişti.
- When I woke up, all other passengers had gotten off.
Diğer tüm diller Uygurca'dan daha kolaydır.
- All the other languages are easier than Uighur.
O, tümüyle cümlelerle ilgilidir. Sözcüklerle değil.
- It's all about sentences. Not words.
Sıcak suyun tümünü kullanma.
- Don't use all the hot water.
Tom büsbütün o kadar kötü olamaz.
- Tom can't be all that bad.
Tüm İngilizce sözcüklerin %80'i diğer dillerden gelmiştir.
- 80% of all English words come from other languages.
Futbol takımımız kasabadaki diğer takımların tümünü yendi.
- Our soccer team beat all the other teams in the town.
... The sum total of human knowledge, even just that tiny ...
... Or even just something simple, like I can't heal myself. ...