Siz insanları anlamıyorum.
- I do not understand you.
Merhaba, siz Bay Ogawa mısınız?
- Hello, are you Mr Ogawa?
Artık seni sevmiyorum.
- I don't love you anymore.
Artık seni sevmiyorum.
- I don't like you anymore.
Bu kitabı sana vereceğim.
- I will give you this book.
Bu kravat sana çok iyi uyuyor.
- That tie suits you very well.
Çünkü biz sizi seviyoruz, daha iyi bir kullanıcı deneyimi getirmek için Tatoeba'yı güncelleştiriyoruz. Gördünüz mü? Biz sizi seviyoruz ha?
- Because we love you, we are updating Tatoeba to bring you a better user experience. See? We love you huh?
Sizin bir öğretmen olduğunuzu biliyorum.
- I know that you're a teacher.
Artık seni sevmiyorum.
- I don't like you anymore.
İstasyona giderken ben seni geçtim.
- I can beat you to the station.
Size patatesleri haşlayacağım.
- I'll boil you the potatoes.
Ben size yardımcı olmaktan mutlu olurum.
- I will be glad to help you.
Kendinize dikkat edin!
- Take care of yourselves!
Siz ikiniz kendinizden utanmalısınız.
- You two should be ashamed of yourselves.
As soon as they return, I will telephone you.
- Sobald sie zurück sind, rufe ich euch an.
All you need to do is trust each other.
- Ihr müsst nichts tun, außer euch zu vertrauen.