etkisizleştirme

listen to the pronunciation of etkisizleştirme
Turkish - English
deactivation
making (someone, something) ineffective; neutralization
(Nükleer Bilimler) neutralisation
etki
effect

The uncertainty about the weather has had a definite effect upon the Englishman's character. - Hava hakkındaki belirsizlik İngilizlerin karakterlerinde belirli bir etkiye sahiptir.

He could not take effective measures. - O etkin önlemler alamadı.

etki
influence

He has a great influence on his country. - Ülkesinin üstünde büyük etkisi var.

I think that our living together has influenced your habits. - Sanırım birlikte yaşamamız alışkanlıklarını etkiledi.

etkisizleştirmek
deactivate
etkisizleştirmek
neutralize
etki
impression

Tom made quite an impression on Mary. - Tom Mary'yi epeyce etkiledi.

He made a good impression. - O iyi bir etki yaptı.

etki
impact

They have no impact on the environment. - Onların çevre üzerinde herhangi bir etkisi yok.

It is not my purpose to investigate the impact of Emmet's theory on biology. - Amacım Emmet'in teorisinin biyolojiye olan etkisini araştırmak değildir.

etki
{i} action

The government's actions were condemned worldwide. - Hükümetin etkinlikleri dünya çapında kınandı.

The invasion of other countries is a shameful action. - Başka ülkelerin işgali utanç verici bir etkinliktir.

etki
affect

Most living creatures in the sea are affected by pollution. - Denizde yaşayan canlıların çoğu, kirlilikten etkilenir.

Worry affected his health. - Endişe onun sağlığını etkiledi.

etki
force

Persuasion is often more effectual than force. - İkna genellikle zorlamaktan daha etkilidir.

etki
{i} bearing
etki
{i} purchase
etki
{i} effectiveness

Many fear that cuts in the defense budget will undermine the military's effectiveness. - Birçokları, savunma bütçesindeki kesintilerin ordunun etkinliğini baltalayacağından korkuyorlar.

etki
act on
etkisizleştirmek
{f} passivate
etkisizleştirmek
preempt
etki
incidence
etki
(Kimya) act upon
etki
(Gıda) stimulant
etki
impulse
etki
(İnşaat) bias
etki
(İnşaat) exposure
etki
(Ticaret) personal power
etki
act

Does the medicine act quickly? - İlaç çabuk etki eder mi?

What activity do you spend most of your time doing? - Zamanının çoğunu hangi etkinliği yaparak geçirirsin?

etki
repercussion

No one correctly predicted the repercussions of these policies. - Hiç kimse bu politikaların etkilerini doğru bir şekilde öngöremedi.

I don't think you understand the repercussions your actions have caused. - Hareketlerinin neden olduğu etkileri anladığını sanmıyorum.

etki
penetration
etkisizleştirmek
disable
etkisizleştirmek
defuse
etki
{i} virtue
etki
sound

Tom sounds impressed. - Tom etkilenmiş görünüyor.

etki
pull

The bus driver was not impressed when Tom pulled out a $50 note to pay his fare. - Otobüs şoförü, Tom'un bilet ücreti için elli dolar uzatmasından etkilenmedi.

etki
punch
etki
power
etki
stress

Stress can have an enormous negative impact on your health. - Stresin sağlığınız üzerinde çok büyük olumsuz etkisi olabilir.

Tom's stressful job is having a detrimental effect on his health. - Tom'un stresli işi sağlığı üzerinde zararlı bir etkiye sahiptir.

etki
mark

The stock market crash of October 1987 in New York is still vividly remembered. - New York'ta Ekim 1987 borsa krizi hâlâ etkili bir şekilde hatırlanmaktadır.

etki
ring
etkisizleştirmek
nullify
etki
{i} reflection
etki
domain of
etki
activity

What's your favorite winter activity? - Favori kış etkinliğin nedir?

What's your favorite summer activity? - Favori yaz etkinliğin nedir?

etki
efficacy
etki
effect, action; impact; impression; influence, clout
etki
jolt
etki
forcefulness
etki
drag
etki
drift
etki
interest

Mrs. Tanaka, the new teacher, is offering Japanese as an extra curricular activity twice a week to interested students. - Bayan Tanaka, yeni öğretmen, Japoncayı haftada iki kez ilgili öğrencilerine müfredat dışı etkinlik olarak öneriyor.

We want to make learning effective, interesting, and fascinating. - Biz öğrenmeyi, etkili, ilginç ve etkileyici yapmak istiyoruz.

etki
point
etki
clout
etki
imprint
etki
leaven
etki
reflexion
etki
impress

Whenever I visited the island, I was impressed with the beauty of nature. - Adayı her ziyaret edişimde, doğanın güzelliğinden etkilendim.

I want to learn to speak Hawaiian, so I can impress my girlfriend. - Havaiili konuşmayı öğrenmek istiyorum, böylece kız arkadaşımı etkileyebilirim.

etki
efficiency
etki
(Hukuk) effect, force, impact
etki
effect, influence
etki
potency
etki
hold

Nancy has a hold on her husband. - Nancy'nin kocası üzerinde bir etkisi var.

etki
{i} sway
etki
leavening
etki
{i} weight

Sugary drinks have no nutritional value and contribute significantly to weight gain. - Şekerli içeceklerin hiçbir besin değeri yoktur ve kilo almaya önemli ölçüde etki ederler.

etki
{i} stamp
etkisizleştirmek
to make (someone, something) ineffective; to neutralize
etkisizleştirmek
to neutralize, to defuse, to hogtie
etkisizleştirmek
{f} counteract
etkisizleştirmek
pare smb.'s claws
Turkish - Turkish
Etkisizleştirmek işi
etki
Bir kimse veya nesnenin başka bir kişi veya şey üzerindeki gücü, tesir
etki
Bir kimse üzerinde bırakılan izlenim: "Sustu, istediği etkiyi tam olarak yapmak için olmalıydı bu."- T. Buğra
Etki
(Hukuk) TESİR
Etki
dahiye
Etki
yardım
etki
Büyü, tılsım
etki
Bir etken veya bir sebebin sonucu
etki
Bir kimse üzerinde bırakılan izlenim
etki
Bir kimse veya nesnenin başka bir kişi veya şey üzerindeki gücü, tesir: "Bu etki, genç kuşak konservatuvar mezunlarında yerini daha doğal bir Türkçeye bırakıyor."- H. Taner
etki
(Osmanlı Dönemi) tesir
etkisizleştirmek
Etkisiz, etki yapamaz duruma getirmek
etkisizleştirme
Favorites