Definition of etkisi in Turkish English dictionary
- effect to
- to effect
- to the effect
- etki
- effect
Some teachers have a great effect on their students.
- Bazı öğretmenler, öğrencilerinin üzerinde büyük bir etkiye sahiptirler.
Do you think you have to be able to pass for a native speaker to be an effective spy?
- Yerli bir konuşmacı olmana rağmen etkili bir casus olmak için sınavı geçebilmek zorunda olduğunu düşünüyor musun?
- etki
- influence
That was probably what influenced their decision.
- Onların kararını etkileyen muhtemelen oydu.
That type of temple influenced all of the Middle East, mainly Egypt.
- O tür tapınak bütün Orta Doğuyu, özellikle Mısır'ı etkiledi.
- etki
- impression
He made a good impression.
- O iyi bir etki yaptı.
I was young and impressionable at that time.
- O zamanlar genç ve kolay etkilenendim.
- etki
- impact
Tom doesn't understand the environmental impacts associated with a Western lifestyle.
- Tom Batılı yaşam tarzı ile ilgili çevresel etkileri anlamıyor.
They have no impact on the environment.
- Onların çevre üzerinde herhangi bir etkisi yok.
- etkisi altında
- in tow
- etkisi olmak
- have an effect on
- etkisi olmak
- have an impact on
- etkisi olmak
- have an impact upon
- etkisi olmak
- have an effect upon
- etkisi olmak
- carry weight with
- etkisi olmayan
- ineffectual
- etkisi olmayan
- ineffective
- etkisi olmayan
- inefficacious
- etkisi altında
- under
Don't drive under the influence of alcohol.
- Alkolün etkisi altında araba sürmeyin.
Don't drive under the influence of drink.
- İçkinin etkisi altında araba sürme.
- etkisi azalmış
- diluted
- etkisi azalmış
- dilute
- etkisi olmak
- bear upon
- etkisi olmak
- effect
- etkisi olmak
- be effective
- etkisi olmak
- have control over
- etkisi olmak
- bear on
- etki
- {i} action
I don't think you understand the repercussions your actions have caused.
- Hareketlerinin neden olduğu etkileri anladığını sanmıyorum.
The invasion of other countries is a shameful action.
- Başka ülkelerin işgali utanç verici bir etkinliktir.
- bir kararın veya bir hareketin olası etkisi
- (Hukuk) implication
- etki
- affect
The event affected his future.
- Olay onun geleceğini etkiledi.
Most living creatures in the sea are affected by pollution.
- Denizde yaşayan canlıların çoğu, kirlilikten etkilenir.
- etki
- force
Persuasion is often more effectual than force.
- İkna genellikle zorlamaktan daha etkilidir.
- etki
- {i} bearing
- etki
- {i} purchase
- etki
- {i} effectiveness
Many fear that cuts in the defense budget will undermine the military's effectiveness.
- Birçokları, savunma bütçesindeki kesintilerin ordunun etkinliğini baltalayacağından korkuyorlar.
- etki
- act on
- tahrip etkisi
- ravage
- etki
- incidence
- baca etkisi
- chimney effect
- bir şeyin etkisi
- (Hukuk) outcome
- blast etkisi
- (Askeri) blast effect
- coriolis etkisi
- (Askeri,Pisikoloji, Ruhbilim) coriolis effect
- deprem etkisi
- (Jeoloji) earthquake effect
- domino etkisi
- (Pisikoloji, Ruhbilim) domino effect
- dopler etkisi
- doppler effect
- doppler etkisi
- (Fizik,Teknik) doppler's principle
- eskime etkisi
- (Tıp) aging effect
- etki
- (Kimya) act upon
- etki
- (Gıda) stimulant
- etki
- impulse
- etki
- (İnşaat) bias
- etki
- (İnşaat) exposure
- etki
- (Ticaret) personal power
- etki
- act
What activity do you spend most of your time doing?
- Zamanının çoğunu hangi etkinliği yaparak geçirirsin?
What's your favorite activity?
- Senin gözde etkinliğin nedir?
- etki
- repercussion
I don't think you understand the repercussions your actions have caused.
- Hareketlerinin neden olduğu etkileri anladığını sanmıyorum.
No one correctly predicted the repercussions of these policies.
- Hiç kimse bu politikaların etkilerini doğru bir şekilde öngöremedi.
- etki
- penetration
- gece etkisi
- (Askeri) night effect
- grup etkisi
- (Matematik) group action
- hysteresis etkisi
- (Ticaret) hysteresis effects
- kurucu etkisi
- (Pisikoloji, Ruhbilim) founder effect
- kıyı etkisi
- edge effect
- peltier etkisi
- peltier effect
- servet etkisi
- (Ticaret) wealth effect
- seyirci etkisi
- (Pisikoloji, Ruhbilim) bystander effect
- stroop etkisi
- (Pisikoloji, Ruhbilim) stroop effect
- tavan etkisi
- (Dilbilim) ceiling effect
- tekrar etkisi
- (Tıp) repeat action
- zenginlik etkisi
- wealth effect
- etki
- {i} virtue
- etki
- sound
Tom sounds impressed.
- Tom etkilenmiş görünüyor.
- etki
- pull
The bus driver was not impressed when Tom pulled out a $50 note to pay his fare.
- Otobüs şoförü, Tom'un bilet ücreti için elli dolar uzatmasından etkilenmedi.
- etki
- punch
- etki
- power
- etki
- stress
Stress balls are very effective.
- Stres topları çok etkilidir.
Stress can have an enormous negative impact on your health.
- Stresin sağlığınız üzerinde çok büyük olumsuz etkisi olabilir.
- etki
- mark
The stock market crash of October 1987 in New York is still vividly remembered.
- New York'ta Ekim 1987 borsa krizi hâlâ etkili bir şekilde hatırlanmaktadır.
- etki
- ring
- etki
- {i} reflection
- etki
- domain of
- etki
- activity
What activity do you spend most of your time doing?
- Zamanının çoğunu hangi etkinliği yaparak geçirirsin?
What's your favorite summer activity?
- Favori yaz etkinliğin nedir?
- alan etkisi
- field effect
- alkol veya uyuşturucu etkisi altında araba kullanmak
- (Hukuk) careless driving when under the influence of drink or drugs
- ana yön etkisi
- (Askeri) cardinal point effect
- atkı etkisi
- weft effect
- ağıl etkisi
- halo effect
- birikim etkisi
- cumulative action
- bloke etkisi
- blocking effect
- bomba etkisi yapan şey
- bombshell
- boyut etkisi
- (Jeoloji) size effect
- bruce etkisi
- (Pisikoloji, Ruhbilim) bruce effect
- bu ilacın herhangi bir yan etkisi var mı
- Are there any side effects associated with this medicine
- bulut odası etkisi
- (Çevre) cloud chamber effect
- büyünün etkisi altında olmak
- be under a spell
- dalgalanma etkisi
- ripple effect
- dağ etkisi
- mountain effect
- delme etkisi
- (Askeri) piercing effect
- duvar etkisi
- wall effect
- duyuru etkisi
- (Ticaret) announcement effect
- edison etkisi
- edison effect
- etki
- efficacy
- etki
- effect, action; impact; impression; influence, clout
- etki
- jolt
- etki
- forcefulness
- etki
- drag
- etki
- drift
- etki
- interest
We want to make learning effective, interesting, and fascinating.
- Biz öğrenmeyi, etkili, ilginç ve etkileyici yapmak istiyoruz.
Mrs. Tanaka, the new teacher, is offering Japanese as an extra curricular activity twice a week to interested students.
- Bayan Tanaka, yeni öğretmen, Japoncayı haftada iki kez ilgili öğrencilerine müfredat dışı etkinlik olarak öneriyor.
- etki
- point
- etki
- clout
- etki
- imprint
- etki
- leaven
- etki
- reflexion
- etki
- impress
I was deeply impressed by the scenery.
- Manzaradan derinden etkilendim.
Whenever I visited the island, I was impressed with the beauty of nature.
- Adayı her ziyaret edişimde, doğanın güzelliğinden etkilendim.
- etki
- efficiency
- etki
- (Hukuk) effect, force, impact
- etki
- effect, influence
- etki
- potency
- etki
- hold
Nancy has a hold on her husband.
- Nancy'nin kocası üzerinde bir etkisi var.
- etki
- {i} sway
- etki
- leavening
- etki
- {i} weight
Sugary drinks have no nutritional value and contribute significantly to weight gain.
- Şekerli içeceklerin hiçbir besin değeri yoktur ve kilo almaya önemli ölçüde etki ederler.
- etki
- {i} stamp
- fren etkisi
- (Otomotiv) braking work
- gecikme etkisi
- lag effect
- gemi etkisi
- (Askeri) ship influence
- hacim etkisi
- (Ticaret) size effect
- hale etkisi
- halo effect
- hayal frekans etkisi
- (Elektrik, Elektronik,Teknik) image response
- hızlandırma etkisi
- accelerating grid
- izolasyon etkisi
- isolation effect
- joule etkisi
- (Elektrik, Elektronik) joule effect
- kanal etkisi
- channel effect
- kelvin etkisi
- kelvin effect
- kenar etkisi
- edge effect
- kesme etkisi
- shearing action
- keynes etkisi
- (Ticaret) keynes effect
- keçeleşme etkisi
- felting effect
- kokteyl partisi etkisi
- cocktail party effect
- krep etkisi
- (Teknik,Tekstil) crimp effect
- ksenon etkisi
- xenon effect
- kötü etkisi olan
- damaging
- kırınım etkisi
- (Askeri) diffraction effect
- kıyı etkisi
- edge effect, shore effect
- likidite etkisi
- (Ticaret) liquidity effect
- makaslama etkisi
- shearing action
- manyetron etkisi
- magnetron effect
- medyanın etkisi
- Fleet Street
- mikrofon etkisi
- (Elektrik, Elektronik) microphonic effect
- motor etkisi
- motor effect
- muare etkisi
- moiré effect
- nem alma etkisi
- dehumidifying effect
- oksijen etkisi ile
- aerobically
- paketleme etkisi
- (Kimya) packing effect
- plasebo etkisi
- placebo effect
- pratik yapma etkisi
- (Pisikoloji, Ruhbilim) practice effect
- reel ankes etkisi
- (Ticaret) real balance effect
- reel balans etkisi
- (Ticaret) real balance effect
- reel gelir etkisi
- (Ticaret) real income effect
- rezerve etkisi
- resist effect
- romeo ve Juliet etkisi
- (Pisikoloji, Ruhbilim) romeo and Juliet effect
- sahil etkisi
- shore effect
- silah etkisi
- (Pisikoloji, Ruhbilim) weapons effect
- soğuk duş etkisi yapmak
- cast a chill upon
- stereo etkisi
- spatial effect
- suyun etkisi ile oluşmuş
- neptunian
- sınır ötesi etkisi
- (Hukuk) cross-border impact
- tampon etkisi
- buffer action
- tecrit etkisi
- (Pisikoloji, Ruhbilim) isolation effect
- tehdit etkisi
- (Ticaret) threat effect
- tüylendirme etkisi
- napping effect
- uyarı etkisi
- impulse
- uygulama etkisi
- (Dilbilim) practice effect
- uyuşturucu etkisi altında
- under the influence of drugs
- uyuşturucu madde etkisi altında
- drugged
- uyuşturucunun etkisi altında
- stoned
- uyuşturucunun etkisi altında
- smashed
- uç etkisi
- end effect
- volan etkisi
- flywheel effect
- yatıştırıcının etkisi altında olmak
- be under sedation
- yayılma etkisi
- (Hukuk) spread effect
- yer etkisi
- ground effect
- yetenekli işçi etkisi
- (Ticaret) superior-worker effect
- yunan etkisi
- greek influence
- zincirleme tepki etkisi
- (Ticaret) chain-reaction effect
- zıtlık etkisi
- contrast effect
- çarpma etkisi
- impact effect
- çeper etkisi
- skin effect
- çerçeve etkisi
- frame action
- çevre etkisi
- (Çevre) environmental effect
- öncelik etkisi
- (Pisikoloji, Ruhbilim) primacy effect
- üretim etkisi
- (Ticaret) production effect
- üzerinde etkisi olmak
- have weight with
- üzerinde etkisi olmak
- sway
- ışık etkisi ile sentezleme
- photosynthesis
- şeytanın etkisi altında
- diabolical
- şeytanın etkisi altında
- diabolic
- şeytanın etkisi altında
- demoniac
- şeytanın etkisi altında
- demoniacal
- şok etkisi yapmak
- horrify