etkilemek

listen to the pronunciation of etkilemek
Turkish - English
{f} impress

Tom did it just to impress Mary. - Tom sadece Mary'yi etkilemek için yaptı.

You never cease to impress me. - Beni etkilemekten asla vazgeçmiyorsun.

cast a spell on
effect
impinge on
impose upon
fascinate
act on
penetrate
enamour
work on
possess
have an effect upon
(Ticaret) manipulation
prejudice
have an effect on
have a bearing on
impose on
have effect
condition
redound on
set
govern
tip
impinge upon
spellbind
smite
affect

The unstable security situation in Syria also affects Turkey. - Suriye'deki istikrarsız güvenlik durumu Türkiye'yi de etkilemektedir.

Alzheimer's disease affects nearly 50 million people around the world. - Alzheimer hastalığı tüm dünyada yaklaşık 50 milyon insanı etkilemektedir.

influence

Why should they try to influence him? - Neden onu etkilemek için çalışmalılar?

dictate
catch up
touch
militate
enthral
glamour [Brit.]
imprint
glamor
lead
thrill
concern
impinge
operate
grip
enamour [Brit.]
enthrall
to affect, influence, have influence on
enamor
turn
prepossess
to affect, to colour; to influence; to impress, to fascinate; to move; to sway
spell
reach
shape
strike
move
manipulate
colour
act
leaven
predispose
{f} sway
glamour
sink
turn smb.'s head
etkilemek, etki yapmak
to influence, to influence
etkileme
affection
etkileme
action
etkileme
infectiousness
birbirini etkilemek
interact
etkile
affect

The event affected his future. - Olay onun geleceğini etkiledi.

His speech deeply affected the audience. - Konuşması dinleyicileri derinden etkiledi.

etkileme
influencing
karşılıklı etkilemek
interact
etkileme
grip
etkileme
influence

Why should they try to influence him? - Neden onu etkilemek için çalışmalılar?

Don't let me influence you. - Seni etkilememe izin verme.

etkileme
affecting
etkileme
manipulation
etkileme
coaction
etkileme
act
etkileme
effecting
etkile
{f} affecting
etkile
{f} obsessed
etkile
impress

The exhibition was very impressive. - Sergi çok etkileyiciydi.

I want to learn to speak Hawaiian, so I can impress my girlfriend. - Havaiili konuşmayı öğrenmek istiyorum, böylece kız arkadaşımı etkileyebilirim.

etkile
{f} biased
etkile
{f} bias
etkile
stamp on
etkile
{f} affected

Most living creatures in the sea are affected by pollution. - Denizde yaşayan canlıların çoğu, kirlilikten etkilenir.

Worry affected his health. - Endişe onun sağlığını etkiledi.

etkileme
leaven
etkileme
impact
abartılı konuşarak etkilemek
snow
aleyhine etkilemek
militate against
aleyhte etkilemek
bias
dışarıdan etkilemek
crossfertilize
etkile
stamp#on
etkile
stampon
etkile
prejudiced
etkile
(Biyoloji) influence

Human and animal life are influenced by their reactions to the atmospheric environment. - İnsan ve hayvan yaşamı atmosferik çevreye gösterdikleri tepkilerden etkilenirler.

That type of temple influenced all of the Middle East, mainly Egypt. - O tür tapınak bütün Orta Doğuyu, özellikle Mısır'ı etkiledi.

etkileme
affecting, influence, influencing
etkileme
leavening
hafif etkilemek
tinge
hafif etkilemek
tincture
iyi etkilemek
redound
lehine etkilemek
militate in favor of
olumlu bir şekilde etkilemek
prepossess
rüşvetle etkilemek
get at
sonucu etkilemek
turn the scale
Turkish - Turkish
Karşısındaki kişiyi kendi duygu ve istekleri doğrultusuna yöneltmek
Etkiye uğratmak, tesir etmek: "Toplumu etkileyen olaylara herkes kendi yorumunu katıyor."- N. Cumalı
Etkiye uğratmak, tesir etmek
Birisi karşısındaki kişiyi kendi duygu ve istekleri doğrultusuna yöneltmek
müessir olmak
elektriklemek
etkileme
Etkilemek işi, tesir
etkilemek
Favorites