Burada olan şey aslında odur.
- That's essentially what happened here.
Biz genellikle, bizimkinin aslında trajik bir çağ olduğunun söylenildiğini duyuyoruz.
- We often hear it said that ours is essentially a tragic age.
Benzetme esasen doğrudur.
- The analogy is essentially correct.
Kahkaha iyi bir ilişkide esastır.
- Laughter is essential in a good relationship.
Benzetme esasen doğrudur.
- The analogy is essentially correct.
Neyi ve ne kadar çok yediğimizin farkında olma iyi sağlık için gereklidir.
- Being aware of what and how much we eat is essential to good health.
Sağlık mutluluk için gereklidir.
- Health is essential to happiness.
Bana kalan parayı sadece temel şeyler için harcamalıyım.
- I must spend the money remaining to me only for essential things.
Tom temel olarak haklıydı.
- Tom was essentially right.
Bilimsel bilginin dağıtımı önemlidir.
- The dissemination of scientific knowledge is essential.
Bellek beynimizin önemli bir işlevidir.
- Memory is an essential function of our brain.
Dünyada bir birey için en elzem şey kendisini anlamasıdır.
- The most essential thing in the world to any individual is to understand himself.
Su yaşam için elzemdir.
- Water is essential to life.
O, etkin biçimde, zaman zaman olur.
- Effectively, that happens from time to time.
O kitap etkin biçimde yazmana yardım ediyor.
- That book is helping you write effectively.
Özgür bir basın demokrasi için gereklidir.
- A free press is essential for democracy.
Bu, esas itibariyle, bilimin sırrıdır.
- This, in essence, is the secret of science.
Pyongyang ve Washington arasında bir tür uzlaşmaya varılması zorunludur.
- It is essential that some kind of compromise be reached between Pyongyang and Washington.
Durumu anlamanız zorunlu.
- It's essential that you understand the situation.
Güneş hayat için olmazsa olmazdır.
- The sun is essential to life.
... but essentially the supplier is in China. ...
... So it's essentially, there are people out there that have ...