Bazı insanlar yemek yemek için yaşarlar. Bazı insanlar ise yaşamak için yerler.
- Manche Menschen leben, um zu essen. Andere hingegen essen, um zu leben.
Bazı insanlar yemek yemek için yaşarlar. Bazı insanlar ise yaşamak için yerler.
- Manche Menschen leben, um zu essen. Andere hingegen essen, um zu leben.
Tom akşama Maria ile birlikte yemek yemeği düşünüyor.
- Tom hat vor, heute zusammen mit Maria zu Abend zu essen.
Yemek yapacak vaktim yok.
- Ich habe keine Zeit, um das Essen zu machen.
Yemekler çok güzel görünüyor.
- Das Essen sieht lecker aus.
Yurtdışı gıda ihracatları tarım dayanaklarından biridir.
- Overseas food exports are one of the mainstays of agribusiness.
Ne yazık ki, gıda malzemeleri, kış sonundan önce bitti.
- Unfortunately, the food supplies gave out before the end of winter.
Yiyecekler ve battaniyeler mültecilere verildi.
- Food and blankets were given to the refugees.
Mağdur kimselerin yiyecek ve giyecek ihtiyaçlarını karşılamalıyız.
- We must provide food and clothes for the victims.
Besin yutulmadan önce çiğnemeli.
- Food should be chewed before being swallowed.
Patatesle iyi gidecek bazı lezzetli besinler nelerdir?
- What are some tasty foods that would go well with potatoes?
Diyetisyenler yemek branşında uzmandırlar.
- Dieticians are experts in the food industry.
Çeşitli Türk restoranlarında, şiş kebap ana yemektir.
- In various Turkish restaurants, shishkabob is the main food.
Diyetisyenler yemek branşında uzmandırlar.
- Dieticians are experts in the food industry.
Japon yemeklerini sever misin?
- Do you like Japanese food?
Bir süre kızartılmış yiyeceklerden kaçının.
- Avoid fried foods for a while.
Tom Mary'ye ne tür yiyeceklerden hoşlandığını sordu.
- Tom asked Mary what kind of food she liked.
Soja proteinlerle dolu hayvanlar için bir gıda maddesidir.
- Soja is a food for animals that's full of proteins.
My wife likes to eat out, so she doesn't have to cook.
- Meine Frau geht gerne Essen damit sie nicht kochen muss.
Let's eat out tonight.
- Lasst uns heute Abend essen gehen.