esir

listen to the pronunciation of esir
Turkish - English
{i} captive

Kill all the captives. - Bütün esirleri öldür.

Tom was held captive for almost a year. - Tom neredeyse bir yıl esir tutuldu.

{i} prisoner

Tom is being held prisoner somewhere. - Tom bir yerde esir tutuluyor.

I'm being held prisoner. - Ben esir tutuluyorum.

bondslave
bondman
aether
prisoner of war
serf
villein
ether
slave
(Hukuk) captive, prisoner of war
thrall
Helot
(kadın) bondwoman
bondswoman
capture

Tom has been captured by the enemy. - Tom düşman tarafından esir alındı.

Tom claimed he had been captured by the enemy. - Tom düşman tarafından esir alındığını iddia etti.

prisoner of war, captive " tutsak; slave" köle
prisoner of war, captive
bondsman
bond slave
devotee
in chains
captors
enslaved
esir etmek
captivate
esir almak
hold captive
esir almak
buttonhole
esir düşmek
be taken prisoner
esir düşmek
taken captured
esir düşmek
be captured
esir eden
enslaver
esir etme
slave
esir olmak
captured
esir olmak
be captured
esir olmak
to be captured
esir alma
capture
esir olmak
To capture
esir alan kimse
captor
esir alan kişi
captor
esir almaca
children's game prisoner's base
esir almak
take smb. prisoner
esir almak
a) to hold sb captive, to capture b) to buttonhole, to latch on to sb
esir almak
to take (someone) captive, capture
esir almak
take prisoner
esir almak
capture
esir alınmak
be taken captive
esir değişimi anlaşması
cartel
esir değişimi yapmak
(Politika, Siyaset) exchange the prisoners
esir düşmek
to be taken prisoner
esir düşmek
be held captive
esir düşmek
to be taken captured
esir düşmüş
captive
esir eden kimse
enslaver
esir ederek
enslaving
esir edilmiş
enthralled
esir edilmiş
enslaved
esir etmek
to capture
esir etmek
enslave
esir etmek
enthral
esir etmek
to take (someone) captive; to enslave
esir etmek
enthrall
esir gemisi
slave ship
esir kampı
cage
esir kampı
prison camp
esir kampı tali bölümü
(Askeri) prisoner of war enclosure
esir mübadele gemisi
(Askeri) cartel ship
esir mübadelesi
(Hukuk) exchange of prisoner of war
esir olmak
to be captured; to be enslaved
esir olmayan
yokeless
esir pazarı
slave market
esir ticareti
slave trade
esir toplama yeri
depot
esir tutma
slavery
esir tutmak
hold someone captive
esir tutmak
hold smb. prisoner
esir tutmak
keep someone captive
esir tutulmak
be held captive
esir tutulmak
be kept captive
esir tüccarı
slaver
esir tüccarı
slave trader
esir tüccarı
slave dealer
esir etmek
capture
esir et
enslave
esir et
{f} enslaving
esir almak
take captive
esir et
enslaved
esir etmek
slave
Turkish - Turkish
(Osmanlı Dönemi) bütün kâinatta bulunan ve her tarafı kaplamış olan lâtif madde, elektrik, ışık ve sıcaklığın yayılmasına vasıtalık eden madde
Hava
Eskiden uzay boşluğunu doldurduğu varsayılan esnek madde
Eskilere göre dünya atmosferinin ötesindeki boşlukları dolduran çok uçucu akışkan
Atomlar arasındaki boşluğu ve bütün evreni doldurduğu var sayılan, ağırlığı olmayan, ısı ve ışığı ileten töz (cevher)
Köle
Tutsak
Atmosferin ötesindeki boşluğu doldurduğu varsayılan uçucu, akışkan madde
Bir düşünceye veya bir kimseye körü körüne bağlı olan kimse
(Osmanlı Dönemi) PAYZEN
(Osmanlı Dönemi) GİRİFTE
ESİR
(Osmanlı Dönemi) Bütün kâinatta bulunan ve her tarafı kaplamış olan lâtif madde. Elektrik, ışık ve hararetin yayılmasına vasıtalık eden madde. Görülmeyen ve varlığı bütün ehl-i ilimce kabul edilen lâtif, rakik, elâstikiyeti hâiz seyyal madde."İkisi de birbirine bitişikti, sonra ayrı ettik." mânasında olan $nın ifadesine nazaran, manzume-i şemsiye ile arz, dest-i kudretin madde-i esiriyeden yoğurmuş olduğu bir hamur şeklinde imiş. Madde-i esiriye, mevcudata nazaran akıcı bir su gibi mevcudatın aralarına nüfuz etmiş bir mad
esir etmek
Tutsak durumuna getirmek
esir etmek
Alıkoymak, meşgul etmek
esir olmak
Tutsak olmak
Esir etmek
(Osmanlı Dönemi) ESR
Esirler
(Hukuk) ÜSARE
Esirler
(Hukuk) USERA
esir
Favorites