Mary hit the snooze button.
- Meryem alarm erteleme düğmesine hiddetle bastı.
I hit the snooze button and went back to sleep.
- Erteleme düğmesine bastım ve tekrar yatmaya gittim.
I don't know why the meeting was postponed.
- Toplantının neden ertelendiğini bilmiyorum.
He decided to postpone his departure.
- Gidişini ertelemeye karar verdi.
We adjourned the meeting until the following Friday.
- Gelecek cumaya kadar oyunu erteledik.
We are adjourned until 2:30.
- 2.30'a kadar ertelendik.
The meeting will be postponed till the 20th of this month.
- Toplantı, bu ayın 20'sine ertelenecek.
I don't know why the meeting was postponed.
- Toplantının neden ertelendiğini bilmiyorum.