I hit the snooze button and went back to sleep.
- Erteleme düğmesine bastım ve tekrar yatmaya gittim.
Mary hit the snooze button.
- Meryem alarm erteleme düğmesine hiddetle bastı.
He decided to postpone his departure.
- Gidişini ertelemeye karar verdi.
I postponed doing my housework for a few hours.
- Ben, birkaç saatliğine ev işimi yapmayı erteledim.
The meeting was adjourned until the next week.
- Toplantı gelecek haftaya kadar ertelendi.
We are adjourned until 2:30.
- 2.30'a kadar ertelendik.
I don't know why the meeting was postponed.
- Toplantının neden ertelendiğini bilmiyorum.
The meeting will be postponed till the 20th of this month.
- Toplantı, bu ayın 20'sine ertelenecek.
She'll have to delay her education because she lost her job.
- O, işini kaybettiği için eğitimini ertelemek zorunda kalacak.
We had to put off the meeting.
- Toplantıyı ertelemek zorunda kaldık.
We had to put off the game due to rain.
- Yağmur yüzünden oyunu ertelemek zorunda kaldık.
I had to postpone my appointment.
- Ben randevumu ertelemek zorunda kaldım.
We had to postpone the gathering because of rain.
- Biz yağmur nedeniyle toplantıyı ertelemek zorunda kaldık.
I tend to procrastinate.
- Ben ertelemek eğilimindeyim.