She left home early in the morning for fear that she might miss the first train.
- O, ilk treni kaçırabileceği korkusuyla sabah erkenden evden çıktı.
Tom went to see Mary early yesterday morning.
- Tom dün sabah erkenden Mary'yi görmeye gitti.
Why didn't you tell me he was here? I had to know as soon as possible!
- Niçin bana onun burada olduğunu söylemedin? Olabildiğince erkenden bilmem gerekiyordu.