Definition of erkek in Turkish English dictionary
- male
There is neither Jew nor Gentile, neither slave nor free, nor is there male and female, for you are all one in Christ Jesus.
- Ne Musevi, ne de musevi olmayan, ne köle ne de özgür vardır, ne erkek ne de dişi vardır, zira Mesih İsa'da hepiniz birsiniz.
The male peacock has colorful tail feathers.
- Erkek tavus kuşunun renkli kuyruk tüyleri vardır.
- man
How many boys are there in the room?
- Odada kaç tane erkek çocuk var?
How many brothers do you have?
- Kaç tane erkek kardeşin var?
- (genç) boy
- manly
You're so strong, manly and sweet, how could I resist you?
- Çok güçlü, erkeksi ve tatlısın, sana nasıl direnebilirim?
Tom isn't very manly.
- Tom çok erkeksi değil.
- (hayvan) Tom
- hard
My brother studies as hard as I do.
- Erkek kardeşim benim kadar çok çalışır.
All the men are hardworking.
- Tüm erkekler çalışkandır.
- husband
When we think of the traditional roles of men and women in society, we think of husbands supporting the family, and wives taking care of the house and children.
- Ne zaman kadın ve erkeklerin geleneksel rollerini düşünsek, ailesine destek olan kocalar ve de aile ve çocuklarına bakan karılar aklımıza gelir.
Of all the men that I dislike, my husband is certainly the one that I prefer.
- Hoşlanmadığım tüm erkeklerden, kocam kesinlikle tercih ettiğimdir.
- good, hard (iron, copper)
- prov. husband
- mech., carpentry male
- rigid
- male, he; manly, courageous, reliable; rigid, hard; man; husband
- courageous
- masculine
The yin is feminine and the yang is masculine.
- Yin dişil ve yang erkektir.
Some women look more masculine than feminine.
- Bazı kadınlar kadınsıdan daha çok erkeksi görünüyor.
- honest and true
- gent
There is neither Jew nor Gentile, neither slave nor free, nor is there male and female, for you are all one in Christ Jesus.
- Ne Musevi, ne de musevi olmayan, ne köle ne de özgür vardır, ne erkek ne de dişi vardır, zira Mesih İsa'da hepiniz birsiniz.
The gentleman was killed by a slave in revolt.
- Soylu erkek isyanda bir köle tarafından öldürüldü.
- manly, courageous, virile, macho
- man; male
- he
- Jack
- menfolk
- men's
- men
Those young men are independent of their parents.
- Bu genç erkekler ebeveynlerinden bağımsızlar.
This building is a capsule hotel lodging men and women.
- Bu yapı erkekleri ve kadınları konaklayan kapsül bir oteldir.
- erkek kardeş
- brother
My brother is as large as I.
- Erkek kardeşim, ben kadar büyük.
My brother lives in Tokyo.
- Erkek kardeşim Tokyo'da yaşıyor.
- zina yapan erkek
- adulterer
- erkek çocuk
- boy
There are some boys under the tree.
- Ağacın altında bazı erkek çocukları var.
Tom and his friends sat on the beach and watched the boys swimming.
- Tom ve arkadaşları sahilde oturdu ve erkek çocuklarının yüzmesini izledi.
- erkek hostes
- steward
- erkek geyik
- stag
- erkek yeğen
- nephew
I have a nephew. He's a bartender.
- Bir erkek yeğenim var. O bir barmen.
My nephew is getting married tomorrow.
- Erkek yeğenim yarın evleniyor.
- erkek av kuşu
- cock
- erkek adam
- real man
- erkek kardeş
- (küçük) cadet
- erkek (kuş)
- cock
- erkek adam
- (deyim) man enough
- erkek arı
- (Hayvan Bilim, Zooloji) male bee
- erkek delisi
- nymphomaniac
- erkek delisi
- nympho
- erkek egemen
- male-dominant
- erkek fatma
- hoiden
- erkek fatma
- butch
- erkek fatma
- wild girl
- erkek fatma
- rowdy girl
- erkek fatma
- romp
- erkek fiş
- male
- erkek genç
- boy
- erkek gibi
- butch
- erkek gibi
- masculine
- erkek giyim
- menswear
- erkek giyimi
- men's clothing
- erkek hasta
- a male patient
- erkek kardeşi
- brother
- erkek kopça
- (Tekstil) hook
- erkek köpek
- dog
- erkek lisesi
- (Eğitim) male high school
- erkek lisesi
- boys' high-school
- erkek manken
- male model
- erkek mayosu
- shorts
- erkek modası
- (Tekstil) men's fashion
- erkek organ
- (Arılık) anther
- erkek sunucu
- anchor man
- erkek sığır
- toro
- erkek çocuk
- male child
- erkek çocuk
- tenaille
- erkek çocuk
- man-child
- erkek çocuk
- nipper
- erkek öğrenci
- school boy
- erkek şablon
- alignment gauge
- erkek-dişi
- male and female
- erkek-egemen
- male-dominant
- erkek at, aygır
- male horse, stallion
- erkek ayakkabısı
- men's shoes
- erkek bakır
- male copper
- erkek ceketi
- sack coat
- erkek demir
- iron man
- erkek deve
- male camel
- erkek elbisesi
- male clothing
- erkek eş
- male partner
- erkek gömleği
- men's shirt
- erkek hindi kabarmak
- male turkey bloat
- erkek hizmetçi
- male maid
- erkek Ayşe
- tomboy
- erkek Fatma
- hoyden, tomboy, butch
- erkek Fatma/Ayşe
- tomboy
- erkek adam
- brave man
- erkek adam
- he-man
- erkek akdiken
- (Tabiat Doğa) (bitki, Fam: cehrigiller,hünnapgiller,ünnabiye) [syn.: erkek akdiken, barut ağacı] alder buckthorn
- erkek anahtar
- solid-stemmed key
- erkek arkadaş
- boyfriend
Her boyfriend is an idiot.
- Onun erkek arkadaşı aptal.
His boyfriend is an idiot.
- Onun erkek arkadaşı aptal.
- erkek arkadaşım ile beraberim
- I am with my boyfriend
- erkek arı
- drone
- erkek atkısı
- (Tekstil) men's shawl
- erkek avcı
- huntsman
- erkek balık
- (üreme mevsimindeki) milter
- erkek berberi
- hairdresser
- erkek canlısı
- manchaser, woman who is always running after men
- erkek delisi
- nymphomaniac, nympho
- erkek dergisi
- girlie mag
- erkek dergisi
- girlie magazine
- erkek dirsek
- male bend
- erkek domuz
- boar
- erkek doğan
- tercel
- erkek dölleme hücresine dönüşen hücre
- spermatoblast
- erkek elbiseleri
- gent's clothing
- erkek erkeğe
- man to man
Let's talk man to man.
- Erkek erkeğe konuşalım.
- erkek erkeğe
- man-to-man
- erkek erkeğe
- head to head
- erkek evlât
- son
Tom is like a son to me.
- Tom bana bir erkek evlat gibi.
Tom is the perfect son.
- Tom mükemmel erkek evlattır.
- erkek eğrelti otu
- (Tabiat Doğa) (bitki, Fam: Dryopteridaceae) male fern
- erkek eşek
- Jack
- erkek fahişe
- male prostitute
- erkek fatma
- hoyden
- erkek fatma
- tomboy
Mary was a tomboy growing up and liked to repair cars and tractors.
- Mary büyüyen bir erkek fatmaydı ve arabaları ve traktörleri onarmaktan hoşlanıyordu.
A girl can be a tomboy.
- Bir kız, bir erkek fatma olabilir.
- erkek fatma gibi
- tomboyish
- erkek fış
- sword
- erkek geyik
- hart
- erkek gibi
- mannish, manly, butch
- erkek gibi
- mannishly
- erkek gibi
- mannish
- erkek gibi davranmak
- play the man
- erkek gibi kız
- tomboy
- erkek gibilik
- tomboyishness
- erkek giyim eşyası
- furnishings
- erkek giyim eşyası
- haberdashery
- erkek giyim eşyası satıcısı
- outfitter
- erkek giyim mağazası
- menswear
- erkek gömleği gibi kadın bluzu
- Garibaldi
- erkek hindi
- tom turkey
- erkek hizmetli
- boy
- erkek iğnecik
- naut . pintle of a rudder
- erkek işçiler
- male employees
- erkek karaca
- (Hayvan Bilim, Zooloji) male roe deer
- erkek karaca
- roebuck
- erkek kaz
- gander
- erkek kedi
- he cat
- erkek kedi
- tomcat, tom
- erkek kedi
- Tom
The tomcat sunned himself.
- Erkek kedi kendini güneşlendirdi.
My tomcat has a sunburn.
- Erkek kedimin bir güneş yanığı var.
- erkek kedi
- tomcat
The tomcat basked in the sun.
- Erkek kedi güneşte güneşlendi.
Peter is buying a tomcat.
- Peter bir erkek kedi satın alıyor.
- erkek keçi
- billy goat
- erkek keçi
- he goat
- erkek kopça a hook
- for an eye
- erkek kumaşı
- (Tekstil) men's fabric
- erkek kurt
- dog
- erkek kuğu
- cob
- erkek kuş
- cock
- erkek kısmı
- menfolk
- erkek kızılderili
- buck
- erkek mayosu
- swimming trunks
- erkek mağazası
- furnisher
- erkek mağazası
- haberdashery
- erkek mağazası
- haberdasher
- erkek menteşe
- male hinge
- erkek müsveddesi
- man of straw
- erkek nefreti
- (Pisikoloji, Ruhbilim) misandry
- erkek olmak
- 1. to change sex and become a man. 2. to become mannish
- erkek oyuncu
- actor
Tom won the Oscar for Best Supporting Actor.
- Tom en iyi yardımcı erkek oyuncu dalında oskar kazandı.
Leonardo DiCaprio won the Oscar for best actor for his role as Hugh Glass in The Revenant.
- Leonardo DiCaprio, Hayalet filminde Hugh Glass rolüyle en iyi erkek oyuncu dalında Oscar kazandı.
- erkek parça
- tongue
- erkek soylu
- (Pisikoloji, Ruhbilim) holandry
- erkek takımı
- lounge suit
- erkek tarafı
- spear side
- erkek tavşan
- Jack
- erkek tilki
- dog
- erkek ve dişi geçme parçaları
- tongue and groove
- erkek ve dişi kopça
- hook and eye
- erkek vida
- male thread
- erkek vücudu
- man's body
- erkek vücudu
- male body
- erkek çantası
- male bag
- erkek çicek
- male flower
- erkek çiçek
- (Botanik, Bitkibilim) male flower
- erkek çocuk
- laddie
- erkek çocuk
- shaver
- erkek çocuk
- man child
- erkek çocuk
- young shaver
- erkek çocuk
- lad
- erkek çocuğu ayakkabısı görmek istiyorum
- I would like to see a pair of boy's shoes
- erkek çocuğu için ilgi çekici bir oyuncak arıyorum
- I would like an interesting game for a boy
- erkek çocuğun annesini babasından kıskanması
- Oedipean complex
- erkek çocuğun annesini babasından kıskanması
- Oedipus complex
- erkek ölçüsü
- (Tekstil) men's size
- erkek ördek
- drake
- erkek ördek
- wood drake
- erkek öğrenci
- schoolboy
Today schoolboys are more naughty than earlier.
- Bugünkü erkek öğrenciler daha öncekilerden daha yaramazdırlar.
- erkek öğretmen
- schoolmaster
- erkek öğretmen
- master
- erkek şarkıcı
- baritone
- aldatılan erkek
- cuckold
- azgın erkek
- stud
- erkek kardeş
- frater
- eğlence düşkünü erkek
- playboy
- eğlence hayatına düşkün zengin erkek
- playboy
- hollandalı erkek
- Dutchman
- üniversite erkek öğrenci birliği
- fraternity
- akraba erkek
- kinsman
- bale yapan erkek
- (Muzik) dancer
- boynuzlu erkek
- (Argo) cuckold
- dul erkek
- divorce
- elinden her iş gelen erkek
- handyman
- erkek gibi
- like a man
I don't feel like a man anymore.
- Artık bir erkek gibi hissetmiyorum.
He behaved himself like a man.
- O, bir erkek gibi davrandı.
- erkek lisesi
- (Eğitim) boy's high school
- erkekler
- men
Soccer is not necessarily confined to men.
- Futbol zorunlu olarak erkeklerle sınırlı değildir.
My son thinks women are stronger than men.
- Oğlum kadınların erkeklerden daha güçlü olduklarını düşünüyor.
- gecelik entarisi erkek giysisi
- nightshirt
- kız ve erkek öğrencilerin aynı evde yaşaması
- male and female students sharing accommodation
- kız ve erkek öğrencilerin aynı evde yaşaması
- female and male students living under one roof
- kız ve erkek öğrencinin aynı evde yaşaması
- male and female students sharing accommodation
- kız ve erkek öğrencinin aynı evde yaşaması
- female and male students living under one roof
- mezun erkek
- (Eğitim) alumni
- olgun erkek
- mature man
- seksi (erkek)
- hunky
- tehlikeli erkek
- (Argo) dog
- erkek eşek
- jackass
- erkek torun
- grandson
Tom is Mary's grandson.
- Tom Mary'nin erkek torunudur.
My grandson is the son of my son.
- Erkek torunum, oğlumun oğludur.
- erkek öğrenci
- college boy
- erkek çocuk
- boy child
- erkek gibi
- {s} tomboyish
- erkek gibi
- {s} bull
- erkek gibi
- {s} hoydenish
- erkek gibi
- {s} manlike
- erkek kedi
- gib
- erkekler
- mankind
- erkekler
- sons