We visited quite a few places.
- Epeyce yer ziyaret ettik.
Tom and Mary both have quite a few friends.
- Hem Tom'un hem de Mary'nin epeyce arkadaşları var.
He has a great deal of experience.
- Onun epey tecrübesi var.
I spent a great deal of time dealing with that problem last week.
- Geçen hafta o sorunla ilgilenerek epeyce zaman harcadım.
I'm pretty sure Tom doesn't believe us.
- Tom'un bize inanmadığından epeyce eminim.
Tom is pretty shy, isn't he?
- Tom epeyce utangaç, değil mi?
Tom sure ate a lot. He must've been hungry.
- Tom epey çok yedi. Acıkmış olmalı.
You sure worked hard today.
- Bugün epeyce çok çalıştın.
Tom is quite a bit taller than Mary.
- Tom Mary'den epeyce daha uzun.
I'd say that narrows it down quite a bit.
- Onu epeyce daralttığını söyleyebilirim.
My elderly uncle and aunt are both rather straitlaced.
- Yaşlı amcam ve halam ikisi de epey katı ahlakçıdır.
We had a good deal of rain last summer.
- Geçen yaz epeyce yağmur yağdı.
We had a good deal of snow last winter.
- Geçen kış epeyce kar yağdı.
The gambler lost a good deal of money.
- Kumarbaz epey para kaybetti.
We had a good deal of snow last winter.
- Geçen kış epeyce kar yağdı.
It was well after midnight when Tom got home.
- Tom eve vardığında gece yarısını epeyce geçmişti.
The new method is well worth consideration.
- Yeni metot epeyce düşünmeye değer.
Tom is fairly old, isn't he?
- Tom epeyce yaşlı, değil mi?