Öğrenciler sorular sormaya başladığında sınıfa henüz girmiştim.
- I had scarcely entered the class before the students started asking questions.
O, bu odaya girmiş olmalı.
- He must have entered this room.
Ben yanlışlıkla başka birinin odasına girdim.
- I entered someone else's room by mistake.
Yüz elli kişi maraton yarışına girdi.
- One hundred and fifty people entered the marathon race.
Okula girmek için sıkı çalıştım.
- I studied hard to enter the school.
Yabancı bir ülkeye girmek için bir pasaporta ihtiyacın var.
- You need a passport to enter a foreign country.
Ev numaranı, mahalleni, posta kodunu ve sokağını ayrı ayrı yazmak zorundasın.
- You have to enter your house number, suburb, post code and street seperately.
Buraya girişiniz yasaklandı.
- You are banned from entering this place.
Tom bizim girişimizi duymuş olmalı.
- Tom must've heard us enter.
Çocuklarımızın güvenliği için, lütfen yetişkin sitelerine girmeyin.
- For our children to be safe, please do not enter adult sites.
Odaya girmeden önce kapıyı tıklat.
- Knock on the door before entering the room.
... has three components. It's basically a deal that was entered into by all the signatories ...