İçeri girmek zorundasın.
- You have to go inside.
İstemiyorsan içeri girmek zorunda değilsin.
- You don't have to go in if you don't want to.
İçeriye girmek zorunda değilsin.
- You don't have to go inside.
Tom siyasete girmek istedi.
- Tom wanted to go into politics.
İçeri girmek ister misin?
- Do you want to go in?