Birbirimizi cesaretlendirmek zorundayız.
- We have to encourage each other.
Tom'u okulda kalmaya teşvik etmek için elimden geleni yapacağım.
- I'll do whatever I can to encourage Tom to stay in school.
Tom'u kendi ev ödevini erkenden yapması için teşvik etmek isteyebilirsin.
- You might want to encourage Tom to do his own homework early.
Onu tekrar denemem için beni cesaretlendirdi.
- He encouraged me to try again.
Onun sözleriyle cesaretlendirildim.
- I was encouraged by his words.
Hiç kimse onu teşvik etmedi.
- Nobody encouraged him.
Kimse onu teşvik etmedi.
- No one encouraged her.
Çok ümit verici değilsin.
- You're not very encouraging.
Ben gördüğüm tarafından çok teşvik edilmiş değilim.
- I'm not too encouraged by what I've seen.
Ben çok teşvik edilmişim.
- I was very encouraged.
O cesaret verici haber.
- That's encouraging news.
Tom'un bildirilecek bazı çok cesaret verici haberleri var.
- Tom has some very encouraging news to report.
Koçlar beni cesaretlendirmeye devam ettiler.
- The coaches kept encouraging me.
Koçlar beni teşvik etmeye devam ettiler.
- The coaches kept encouraging me.
I encouraged him during his race.
We encourage the use of bicycles in the town centre.
The royal family has always encouraged the arts in word and deed.
... encourage women to be here. ...
... I’d encourage any freshman, sophomore, junior, senior, adult, high school student—I’m ...