Benim yeni arabam her zaman herhangi bir yere gitmeme olanak sağlamaktadır.
- My new car enables me to go anywhere, anytime.
Yeni metro 20 dakika içinde okula gitmemi sağlamaktadır.
- The new subway enables me to get to school in 20 minutes.
Bu kuşun büyük kanatları onun çok hızlı uçmasını sağlar.
- This bird's large wings enable it to fly very fast.
Babası tarafından ona bırakılan servet onun rahat bir şekilde yaşamasını sağlar.
- The property left him by his father enables him to live in comfort.
Yeni sözleşme, istediğimiz her şeyi talep etmemizi sağlıyor.
- The new contract enables us to demand whatever we want.
Onun büyük geliri onun her yıl Paris'e gitmesini sağlıyor.
- Her large income enables her to go to Paris every year.
Babası tarafından ona bırakılan servet onun rahat bir şekilde yaşamasını sağlar.
- The property left him by his father enables him to live in comfort.
Maaşı onun konfor içinde yaşamasını sağlar.
- His salary enables him to live in comfort.
Who hath enabled me.
His parents enabled him to continue buying drugs.
Temperance gives Nature her full play, and enables her to exert herself in all her force and vigor.
... And it has full touch enable. ...
... and enable a real-world Farmville app. [ Laughter ] ...