The ems and ens at the beginnings and ends.
The mall is en route to grandpa’s house.
The shipment is en route to the buyer.
Those were his very last words - Bunlar onun en son sözleriydi.
Tom has been to this park with Mary at least a dozen times.
- Tom, en azından düzinelerce Mary ile birlikte bu parkta bulundu.
Tom washes clothes at least once a week.
- Tom en azından haftada bir kez çamaşırları yıkar.
We must sleep at least seven hours a day.
- Günde en az yedi saat uyumak zorundayız.
This pencil cost me at least a hundred bucks.
- Bu kalem bana en az yüz dolara mâl oldu.
My best friend is a book.
- Benim en iyi dostum bir kitaptır.
In my opinion, German is the best language in the world.
- Bana göre Almanca dünyadaki en iyi dildir.
Windows is the most used operating system in the world.
- Dünyada en çok kullanılan işletim sistemi Windows'tur.
It isn't a surprise that English is the world's most spoken language.
- Hiç şüphe yok ki İngilizce dünyada en çok konuşulan dildir.
I finally found my way out of the confusing maze.
- En sonunda kafa karıştıran labirentten dışarı çıkabildim.
Tom finally talked Mary into buying a new computer.
- Tom en sonunda Mary'yi yeni bir bilgisayar alması için ikna etti.
His latest novel is well worth reading.
- Onun en son romanı okumaya değer.
I just bought the latest version of this MP3 player.
- Ben az önce bu MP3 çaların en son sürümünü satın aldım.
It will take her at least two years to be qualified for that post.
- Onun bu görev için nitelikli olması en az iki yılını alacak.
This pencil cost me at least a hundred bucks.
- Bu kalem bana en az yüz dolara mâl oldu.
Our restaurant is the best.
- Bizim restoran en iyisidir.
I'll do my best on the test.
- Sınavda elimden gelenin en iyisini yapacağım.
The activists were last seen in a remote, forested corner of Brazil.
- Aktivistler en son Brezilya'nın uzak, ormanlık bir köşesinde görüldüler.
At last, he realized his error.
- En sonunda hatasını anladı.
The coral reef is the region's prime attraction.
- Mercan kayalığı, bölgenin en önemli cazibesidir.
Thanks for your soonest answer!
- En erken cevabınız için teşekkürler!
This is the cheapest store in town.
- Bu, şehirde en ucuz mağazadır.
We bought the cheapest tea.
- Biz en ucuz çayı aldık.
Please put this book on the very top.
- Lütfen bu kitabı en üste koyun.
I want to be at the top of the company.
- Şirketin en üst kademesinde olmak istiyorum.
This is the finest picture I have ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en güzel resim.
Lee was dressed in his finest clothing.
- Lee en güzel elbisesini giymişti.
At last, he realized his error.
- En sonunda hatasını anladı.
The snow-flakes seemed larger and larger, at last they looked like great white fowls.
- Kar taneleri, en sonunda büyük beyaz kuşlara benzeyene kadar büyüdü de büyüdü.
This is the most recent picture of Tom I could find.
- Bu, Tom'un bulabildiğim en son resmi.
This is the most recent picture of Tom I have.
- Bu, Tom'un sahip olduğum en son resmi.
He is the greatest architect that has ever lived.
- O şimdiye kadar yaşamış en büyük mimar.
The strangest thing is that he saved his arch enemy from an unavoidable death.
- En tuhaf şey onun en büyük düşmanını kaçılmaz bir ölümden kurtarmış olmasıdır.
Fatima is the eldest student in our class.
- Fatma sınıfımızdaki en büyük öğrencidir.
The eldest son succeeded to all the property.
- En büyük oğlan bütün mülkiyetin varisi oldu.
Communism was the biggest issue in the campaign.
- Komünizm kampanyada en büyük konu oldu.
Paris is one of the biggest cities in the world.
- Paris, dünyadaki en büyük kentlerden biridir.
This lake is deepest at this point.
- Bu göl bu noktada en derin.
The lake is deepest at this spot.
- Göl bu noktada en derindir.
His youngest son is five years old.
- En genç oğlu beş yaşında.
Mike is the youngest in his family.
- Mike ailesinde en gençtir.
Tom knows all the best fishing spots.
- Tom en iyi balıkçılık yerlerini bilir.
I wish you all the best.
- Hepinize en iyisini diliyorum.
I wish them the very best.
- Onlara en iyisini diliyorum.
I wish her the very best in her future endeavors.
- Gelecekteki çalışmalarında ona en iyisini diliyorum.
Our restaurant is the best.
- Bizim restoran en iyisidir.
I have to make the best of that small room.
- Ben bu küçük odayla ilgili en iyisini yapmak zorundayım.
You should prepare for the worst.
- En kötüsü için hazırlanmalısın.
Tom is his own worst enemy.
- Tom, kendisinin en kötü düşmanı.
Tom wants you to get here ASAP.
- Tom en kısa zamanda buraya gelmeni istiyor.
Tom wants you to call him ASAP.
- Tom en kısa zamanda onu aramanı istiyor.
The world's happiest man is me.
- Dünyanın en mutlu erkeği benim.
What time are you the happiest?
- Ne zaman en mutlusun?
They are our dearest friends.
- Onlar bizim en sevgili arkadaşlarımız.
Fadil eventually converted to Islam.
- Fadıl en sonunda İslam'a geçti.
The police eventually arrested Tom.
- Polis en sonunda Tom'u yakaladı.
Being 25 letters long, 'anticonstitutionnellement' is the longest word in French.
- 25 harf uzunluğunda olan ' anticonstitutionnellement ' Fransızcada en uzun kelimedir.
The middle finger is the longest.
- En uzun parmak orta parmaktır.
This book is chiefly concerned with the effects of secondhand smoking.
- Bu kitap en çok pasif içiciliğin etkileriyle ilgilenmektedir.
What is the most important tool ever invented?
- Bugüne kadar icat edilmiş en önemli araç nedir?
The beginning is the most important part of the work.
- Başlangıç işin en önemli kısmıdır.
Customer service is one of our foremost priorities.
- Müşteri hizmetleri bizim en önemli önceliğimizden biridir.
First and foremost, you need to figure out why you're here.
- Birincisi ve en önemlisi, neden burada olduğunu anlaman gerekiyor.
The job will take a minimum of ten days.
- İş en az on gün alır.
Tom always makes a point of arriving at least five minutes ahead of time.
- Tom her zaman en az beş dakika önce varmayı kendine vazife edinir.
I can't promise that you'll like these books but I think it would be a good idea to at least look them over.
- Bu kitapları beğeneceğine söz veremem ama sanırım en azından onları bir gözden geçirmen iyi bir fikir olurdu.
The post office is a good five kilometers away from here.
- Postane buradan en az beş kilometre uzakta.
Knowledge is the supreme goal.
- Bilgi en büyük hedeftir.
Knowledge is the supreme power.
- Bilgi en büyük güçtür.
The bus can carry a maximum of forty people.
- Otobüs en fazla kırk kişi taşıyabilir.
This truck has a maximum load of 5 tons.
- Bu kamyon en fazla 5 ton yük taşıma kapasitesine sahip.
We've bought three hours at best.
- En fazla üç saat satın aldık.
Tom always has the cutest profile pictures.
- Tom'un her zaman en hoş profil resimleri vardır.
Starbucks is the best place to buy coffee.
- Starbucks kahve satın almak için en iyi yerdir.
It was difficult for me to become a starting player.
- Bir takımın en iyi oyuncusu olmam zordu.
Tom is the most evil person I have ever met.
- Tom şimdiye kadar tanıdığım en kötü kişidir.
In my opinion, Twitter bird is the most evil bird in our world.
- Kendi görüşüme göre, Twitter kuşu dünyamızdaki en kötü kuştur.
We'll try to do that as soon as possible.
- En kısa zamanda bunu yapmaya çalışacağız.
Please do it as soon as possible.
- Lütfen bunu en kısa zamanda yapın.
His motorcycle is the latest model.
- Onun motosikleti en son model.
She knows a lot about the latest fashions.
- O, en son modalar hakkında çok şey biliyor.
This laboratory is equipped with the latest computers.
- Bu laboratuvar en yeni bilgisayarlarla donatılmıştır.
He is driving at top speed.
- O en yüksek hızda sürüyor.
Food prices are at their highest level since the United Nations Food and Agriculture Organization began keeping records in 1990.
- Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Kurumu 1990'da kayıt tutmaya başladığından beri, yiyecek fiyatları en yüksek seviyesindedir.
Mt. Everest is the highest peak in the world.
- Everest dünyanın en yüksek zirvesidir.
The peak of Mt. Everest is the highest place in the world.
- Everest dağı dünyadaki en yüksek yerdir.
Paying attention to what you are doing is one of the most important keys to success.
- Ne yaptığına dikkat etmek başarmak için en önemli anahtarlardan biridir.
Security is the greatest enemy.
- Güvenlik en büyük düşmandır.
I think Beethoven is the greatest composer who ever lived.
- Sanırım Beethoven, şimdiye kadar yaşamış en büyük besteci.
We guarantee the lowest price in language academies in the province of Québec.
- Biz Quebec eyaletinin dil akademilerindeki en düşük fiyatı garanti ediyoruz.
Absolute zero is the lowest possible temperature.
- Mutlak sıfır, mümkün olan en düşük sıcaklıktır.
She's at most 20 years old.
- O, en fazla yirmi yaşındadır.
He can only pay twenty dollars at most.
- O, en fazla sadece yirmi dolar ödeyebilir.
Cherry blossoms last only for a few days, a week at the most.
- Kiraz çiçekleri, sadece birkaç gün dayanır, en fazla bir hafta.
At the most, you'll only be 30 minutes late.
- En fazla, sadece otuz dakika geç kalacaksın.
We've bought three hours at best.
- En fazla üç saat satın aldık.
Diplomacy is to do and say the nastiest thing in the nicest way.
- Diplomasi, en iğrenç şeyleri en hoş şekilde yapmak ve söylemektir.
Tom is one of the nicest guys I've ever met.
- Tom şimdiye kadar tanıştığım en hoş erkeklerden biri.
Mike runs fastest in his class.
- Mike, kendi sınıfında en hızlı koşar.
Next to him, I'm the fastest runner in our class.
- Onun yanında, ben bizim sınıfta en hızlı koşucuyum.
The quickest means of travel is by plane.
- En hızlı seyahat aracı uçaktır.
What's the quickest way to deal with this problem?
- Bu sorunla ilgilenmenin en hızlı yolu nedir?
Who is the tallest of all?
- Hepsinin en uzunu kim?
Tom is the tallest in his family.
- Tom ailesinde en uzundur.
This building is the architect's crowning achievement.
- Bu bina mimarın en yüksek başarısıdır.
The quality of higher education must answer to the highest international standards.
- Daha yüksek eğitim kalitesi, en yüksek uluslararası standartlara cevap vermelidir.
His essay gave only a superficial analysis of the problem, so it was a real surprise to him when he got the highest grade in the class.
- Onun denemesi, sorunun sadece yüzeysel bir analizini yaptı, bu yüzden sınıfta en yüksek notu aldığında ona gerçekten büyük bir sürpriz olmuştu.
People say that he is the richest man in this town.
- İnsanlar onun bu şehirde en zengin adam olduğunu söylüyorlar.
The richest 85 people in the world are as wealthy as the poorest half of the planet's population.
- Dünyadaki en zengin 85 kişi gezegenin nüfusunun en yoksul yarısı kadar zengin.
Tom is at most thirteen years old.
- Tom en çok on üç yaşında.
At most, Henry has only six dollars.
- En çok, Henry'nin sadece altı doları var.
What subjects do you like the best?
- En çok hangi konuları seversin?
She likes traveling best of all.
- O en çok seyahat etmekten hoşlanır.
This watch costs ten dollars at the most.
- Bu saat en çok on dolar tutar.
It'll take us three, maybe four weeks at the most.
- En çok üç, belki dört haftamızı alacak.
The main thing I'm worried about is that I'm not worried.
- Endişelendiğim en önemli şey endişeli olmadığımdır.
Best regards to your father.
- Babana en iyi dileklerimle.
The university conferred its highest degree on him.
- Üniversite ona en yüksek dereceyi bahşetti.
Customer service is one of our foremost priorities.
- Müşteri hizmetleri bizim en önemli önceliğimizden biridir.
First and foremost, you need to figure out why you're here.
- Birincisi ve en önemlisi, neden burada olduğunu anlaman gerekiyor.