Ben onun duygularını incitmiş olabilirim.
- I may have hurt his feelings.
Müzik duyguları tahrik eder.
- Music moves the feelings.
Gittikten sonra, huzursuz hissetmeye başladı.
- After he left, she started feeling uneasy.
Susie iyi hissetmediği için oyuna katılamadı.
- Susie was unable to take part in the game because she wasn't feeling well.
Tom özellikle konuşkan hissetmiyordu.
- Tom wasn't feeling particularly talkative.
Biz neredeyse bilmeden, hissetmeden annemiz severiz, çünkü o yaşamak kadar doğaldır.
- We love our mother almost without knowing it, without feeling it, as it is as natural as to live.
Evin sarsılmasını hissederek dışarıya koştum.
- Feeling the house shake, I ran outside.
Evin sallandığını hissederek caddeye doğru koştum.
- Feeling the house shake, I ran out into the street.
Sanırım Tom'un duygularını incittin.
- I think you've hurt Tom's feelings.
Sanırım Tom biraz stresli hissediyor.
- I think Tom is feeling a little stressed.