elverişli

listen to the pronunciation of elverişli
Turkish - English
sufficient
convenient

It's convenient living so close to the station. - İstasyona çok yakın yaşamak elverişlidir.

The place is convenient for swimming. - Bu yer yüzmek için elverişli.

suitable
favorable
susceptible
practical
streamlined
convenient, suitable, practical, fit
favourable [Brit.]
practicable
adequate
prosperous
propitious
suitable; convenient
opportune
auspicious
legitimate
for

The place is convenient for swimming. - Bu yer yüzmek için elverişli.

right

Everyone has the right to work, to free choice of employment, to just and favourable conditions of work and to protection against unemployment. - Her şahsın çalışmaya, işini serbestçe seçmeye, adil ve elverişli çalışma şartlarına ve işsizlikten korunmaya hakkı vardır.

fitting
(Ticaret) sound
available
strategic
favourable

Everyone has the right to work, to free choice of employment, to just and favourable conditions of work and to protection against unemployment. - Her şahsın çalışmaya, işini serbestçe seçmeye, adil ve elverişli çalışma şartlarına ve işsizlikten korunmaya hakkı vardır.

usable

His idea wasn't usable. - Onun fikri elverişli değildi.

satisfactory
fit
well
elverişli nokta
coign of vantage
elverişli olmak
lend itself to
oturmaya elverişli
residential
tarıma elverişli
arable
hizmete elverişli
(Askeri) serviceable
elverişli pozisyon
favorable position
jambon yapmaya elverişli domuz eti
Venizelos pork ham
deniz seviyesinin altında ekime elverişli toprak
polder
denize elverişli
seaworthy
gebeliğe elverişli
conceptive
her havaya elverişli
all weather
hizmete elverişli ordu malı
(Askeri) serviceable property
iadeye elverişli suç
(Hukuk) extraditable offence
ispata elverişli delil
(Hukuk) relevant evidence
nefes almaya elverişli
breathable
seyahat etmeye elverişli
travellable
tarıma elverişli hale getirilebilir
reclaimable
tarıma elverişli toprak
intake
uçuşa elverişli
airworthy, flightworthy
uçuşa elverişli
flight worthy
uçuşa elverişli
airworthy
Turkish - Turkish
Uygun, işe yarayan, müsait
Uygun, işe yarayan, müsait: "Halim'e içinde bulunduğu zor ve ezici durumdan kurtulmak için, bundan daha elverişli bir fırsat çıkmazdı."- A. İlhan
(Hukuk) SALİH
elverişli
Favorites