electronic equipment

listen to the pronunciation of electronic equipment
English - Turkish
elektronik teçhizat
hardware
{i} donanım

Apple güzel donanım tasarlamak için çok çabaladı. - Apple tried a lot to design beautiful hardware.

Sami yerel donanım mağazasını işletiyordu. - Sami ran the local hardware store.

hardware
(Askeri) DONANIM, MADENİ AKSAM (HV.): Bir eşyanın kabiliyet ve iş görme nitelikleri dışında kalan teçhizat, aletler, takımlar, setler, tesviyeler, makinalar, tali makinalar, parçalar ve kısımları. Çok defa, bir cihaz veya ana parçanın proje veya planlama safhasından mamul bir madde olarak donanım safhasına geçişinde olduğu gibi, gelişme safhasıyla ilgili olarak kullanılır
hardware
(İnşaat) malzeme, donanım
hardware
{i} teçhizat
hardware
{i} hırdavatçı dükkânı

Tom biraz çivi almak için hırdavatçı dükkanına gitti. - Tom went to the hardware store to buy some nails.

Hırdavatçı dükkanı parkın yanındadır. - The hardware store is near the park.

hardware
demir hırdavat
hardware
(Ticaret) nalburiye
hardware
(Askeri,Teknik) madeni aksam
hardware
(bilgisayar) donanım
hardware
madeni eşya
electronic data processing equipment
(Askeri) ELEKTRONİK BİLGİ İŞLEM TEÇHİZATI: Bak. "automatic data processing equipment"
hardware
kompütör aksamı
hardware
{i} hırdavat

Buraya çok uzak olmayan bir hırdavatçı var. - There is a hardware store not far from here.

Hırdavat dükkanı hâlâ eskiden olduğu yerde. - The hardware store is still where it used to be.

hardware
donanım/hırdavat
hardware
{i} silah
hardware
{i} nalbur

Tom bir çekiç daha ve bir miktar çivi almak için nalbura gitti. - Tom went to the hardware store to buy another hammer and some nails.

English - English
equipment that involves the controlled conduction of electrons (especially in a gas or vacuum or semiconductor)
hardware
electronic equipment

    Hyphenation

    e·lec·tro·nic e·quip·ment

    Turkish pronunciation

    îlektränîk îkwîpmınt

    Pronunciation

    /əˌlekˈtränək əˈkwəpmənt/ /ɪˌlɛkˈtrɑːnɪk ɪˈkwɪpmənt/
Favorites