I put the rest of your clothes in the laundry.
- Elbiselerinin geriye kalanını çamaşırhaneye koydum.
Take your clothes off, please.
- Lütfen elbiselerinizi çıkarınız.
Her dress is above the knee.
- Elbisesi dizinin üstündeydi.
These dresses are too large.
- Bu elbiseler çok büyük.
I can't find my garment bag.
- Elbise çantamı bulamıyorum.
Where did you have your new suit made?
- Yeni takım elbiseni nerede yaptırdın?
That suit has an expensive look.
- O elbise pahalı bir görünüme sahip.
Mary walked through the living room in her pink robe.
- Mary pembe elbisesiyle oturma odasını gezdi.
Harry put on his robe and wizard hat.
- Harry elbisesini ve sihirbaz şapkasını giydi.
At the dance, everyone raved about my gown.
- Dansta herkes benim elbisemi övdü.
Mary was wearing a white gown.
- Mary beyaz bir elbise giyiyordu.
Take your clothes off, please.
- Lütfen elbiselerinizi çıkarınız.
I put the rest of your clothes in the laundry.
- Elbiselerinin geriye kalanını çamaşırhaneye koydum.
Take your clothes off, please.
- Lütfen elbiselerinizi çıkarınız.
Mary does not let her sister borrow her clothes.
- Mary, kız kardeşinin elbiselerini ödünç almasına izin vermez.
Hiromi is wearing a new dress.
- Hiromi yeni bir elbise giyiyor.
At the party, everyone was wearing beautiful clothes.
- Partide, herkes güzel elbiseler giyiyordu.
This hat goes together with the dress.
- Bu şapka elbiseye uyuyor.
The colours of her dress and shoes go well together.
- Onun elbisesinin ve ayakkabısının renkleri birlikte iyi gidiyor.
Since it was getting even hotter, Tom peeled off another layer of clothing.
- Hava dahada ısındığı için, Tom bir kat elbise daha çıkardı.
Lee was dressed in his finest clothing.
- Lee en güzel elbisesini giymişti.
I came home very tired and with greasy clothes.
- Eve yağlı elbiselerle çok yorgun olarak geldim.
She wore a pirate costume for Halloween.
- Cadılar bayramı için bir korsan elbisesi giydi.