Fadil found that in Islam, religion and advanced science can go hand in hand.
- Fadıl, İslam'da din ve ileri bilimin el ele verebileceğini buldu.
Theory and practice should go hand in hand.
- Teori ve pratik el ele gitmeli.
A surgeon lives with Death, his inseparable companion - I walk hand in hand with him.
- Bir cerrah ayrılmaz arkadaşı olan ölümle birlikte yaşar - Ben onunla el ele yürüyorum.
The chief engineer did research hand in hand with his assistant.
- Başmühendis, asistanı ile el ele araştırma yaptı.
I saw Jim and Mary taking a walk hand in hand in the park.
- Jim ve Mary'nin parkta el ele yürüdüklerini gördüm.
I watched John and Mary walking hand in hand.
- John ve Mary'nin el ele yürüyüşünü izledim.
I saw Jim and Mary taking a walk hand in hand in the park.
- Jim ve Mary'nin parkta el ele yürüdüklerini gördüm.
I watched John and Mary walking hand in hand.
- John ve Mary'nin el ele yürüyüşünü izledim.