O, kolumu sımsıkı tuttu.
- She held my arm firmly.
Maçı izlerken nefesini tuttu.
- He held his breath while watching the match.
Birisi sorumlu tutulmak zorunda.
- Someone's got to be held accountable.
Lütfen oturmuş biçimde kalın.
- Please remain seated.
Lütfen otobüs tam bir durağa gelinceye kadar oturmuş olarak kal.
- Please remain seated until the bus comes to a complete stop.