The fact that they came here is undeniable.
- Onların buraya geldiği gerçeği inkar edilemez.
I think that's undeniable.
- Onun inkâr edilemez olduğunu düşünüyorum.
Even today, his theory remains practically irrefutable.
- Bugün bile onun teorisi neredeyse inkar edilemez olarak kalmaya devam etmektedir.
I think that's unacceptable.
- Onun kabul edilemez olduğunu düşünüyorum.
Violence against anyone is unacceptable.
- Birine karşı şiddet kabul edilemez.
This broken vase is irreparable.
- Bu kırık vazo tamir edilemez.
He has an incurable disease.
- Tedavi edilemez bir hastalığı var.
That disease is incurable.
- Bu hastalık tedavi edilemez.
Genetic diseases are mostly irremediable.
- Genetik hastalıklar çoğunlukla tedavi edilemez.
Wasted time is irretrievable.
- Boşa harcanmış zaman telafi edilemez.
Since he died, she is inconsolable.
- O öldüğünden beri, o teselli edilemez.
This toy is almost indestructible.
- Bu oyuncak neredeyse yok edilemez.
Something I et?.