Doğu ülkelerinin kültürlerinin öğrenimini yaptı.
- He has studied the cultures of Eastern Countries.
Doğu cephesinde savaşı kaybettiler.
- They lost the war on the eastern front.
Rüzgar doğuya doğru esiyor.
- The wind is blowing east.
Ay gökyüzündeki Güneşten doğuya doğru hareket eder, biz her gece ayın güneşli tarafını biraz daha çok görürürüz.
- As the Moon moves eastward away from the Sun in the sky, we see a bit more of the sunlit side of the Moon each night.
Onun şehirden ayrıldığını ve doğuya taşındığını duydum.
- I heard that he left town and moved east.
Ay gökyüzündeki Güneşten doğuya doğru hareket eder, biz her gece ayın güneşli tarafını biraz daha çok görürürüz.
- As the Moon moves eastward away from the Sun in the sky, we see a bit more of the sunlit side of the Moon each night.
Doğu ülkelerinin kültürlerinin öğrenimini yaptı.
- He has studied the cultures of Eastern Countries.
Akraba kayırma doğu ülkelerinde yaygındır.
- Nepotism is widespread in Eastern countries.
Habarovsk, Rus Uzak Doğusu'nun en büyük şehirleri arasındadır.
- Khabarovsk is among the largest cities of the Russian Far East.
Berlin duvarı Doğudaki Almanların Batıya kaçmasını engellemek için inşa edilmiştir.
- The Berlin wall was built to prevent East Germans from fleeing to the West.
Boston'un doğu tarafında yetiştim.
- I was raised on the east side of Boston.
Habarovsk, Rus Uzak Doğusu'nun en büyük şehirleri arasındadır.
- Khabarovsk is among the largest cities of the Russian Far East.
Başkan Barack Obama Orta Doğuda ve başka yerde demokrasileri isteyenler için örnek olarak Polonya'yı övdü.
- President Barack Obama praised Poland as an example for aspiring democracies in the Middle East and elsewhere.
O tür tapınak bütün Orta Doğuyu, özellikle Mısır'ı etkiledi.
- That type of temple influenced all of the Middle East, mainly Egypt.
Çatallar yıllardır Avrupa'da ve Yakın Doğu'da kullanılıyordu, ama yalnızca yemek pişirmek için.
- Forks were used for many years in Europe and the Near East, but only for cooking.
I remember a hearty welcome; a prodigious supper, which would have fed a whole village in the East.
uneasy rushes of wind went through the hall East, West, North, and South, through the woods, four heavy-treading, unkempt figures crushed the high grass and cracked the branches.
Their staffs were also well looked after—except for the French, whom we packed off to motels in East Jesus in retaliation for their high-handedness toward the American delegation when they had been hosts a year earlier.
I don't get to see Jim much since he moved. Now he lives somewhere out in East Overshoe.
... unoccupied lands to use. So the East/West exchange, the Columbian exchange across the ...
... could crush the future generations. What's happening in the Middle East? There are developments ...