Tom bana sabırsızlıkla beklediği bir şeyi olmadığını söyledi. - Tom told me he had nothing to look forward to.
Tom bana sabırsızlıkla beklediği bir şeyi olmadığını söyledi.
Tom told me he had nothing to look forward to.
Onu sabırsızlıkla bekleyeceğim. - I'll look forward to it.
Onu sabırsızlıkla bekleyeceğim.
I'll look forward to it.