Kızı onunla birlikte herhangi bir yere gitmeye isteklidir.
- His daughter is eager to go with him anywhere.
Tom Mary ile yeniden buluşmak için istekli.
- Tom is eager to meet Mary again.
Kızı onunla her yere gitmeye hevesli.
- His daughter is eager to go with him anywhere.
Ken hevesli bir öğrenci.
- Ken is an eager student.
Onlar seni görmek için sabırsızlanıyorlar.
- They're eager to see you.
Tom katılmak için sabırsız gibi görünüyor.
- Tom seems eager to participate.
O büyük bir hevesle İngilizce öğrendi.
- She learned English with great eagerness.
Tom ona verdiğim elmayı hevesle yedi.
- Tom eagerly ate the apple I gave him.
Köpek hevesle kuyruğunu salladı.
- The dog wagged its tail eagerly.
Onun konuşması sırasında öğrenciler istekli olarak dinlediler.
- The pupils listened eagerly during his speech.
Onun yeni politikasını istekle desteklediler.
- They eagerly supported his new policy.
Tom itfaiyecinin ona verdiği sandvici istekle yedi.
- Tom eagerly ate the sandwich that the fireman gave him.
... eager after the capped over ...
... and I'm eager to work with all up but America ...