İki erkek kardeş birbirine gülümsedi.
- The two brothers smiled at each other.
Tom ve Mary birbirine sürekli yalan söyler.
- Tom and Mary lie to each other all the time.
Bu iki çizgi birbirini dik açıyla kesmektedir.
- These two lines cut across each other at right angles.
Küçük kız kardeşim ve ben çok fazla kovalamaca oynardık. Birbirimizi kovalardık ve kovalayan kişi kovalanana dokunmaya çalışır ve ona Sen ebesin! diye seslenirdi.
- My little sister and I used to play tag a lot. We would chase each other, and the one chasing would try to tag the one being chased and yell: You're it!
Bu iki çizgi birbirini dik açıyla kesmektedir.
- These two lines cut across each other at right angles.
Onlar birbirini çok iyi tanımıyorlar.
- They don't know each other very well.
İki insan birbirlerini mükemmel şekilde anlıyorlardı, ve birbirlerinin güçlü niteliklerine karşılıklı saygıları vardı.
- The two men understood one another perfectly, and had a mutual respect for each other's strong qualities.
Onlar birbirlerini aptal göstermeye çalıştılar.
- They tried to make each other look foolish.
Biz ayrıldık, birbirimizi asla tekrar görmeyeceğiz.
- We parted, never to see each other again.
Ne zaman tekrar birbirimizi görebiliriz?
- When can we see each other again?
Maria and Robert loved each other.
... and then the sentence was completed "a greater understanding of each other's perspective." ...