e-kadar

listen to the pronunciation of e-kadar
Turkish - English

Definition of e-kadar in Turkish English dictionary

-e kadar
till
e kadar
until

Tom was up until about 3:00 a.m. reading a book. - Yaklaşık 3:00 a.m. e kadar kitap okuduğu için Tom yatmamıştı.

-e kadar
by the time
ağzına kadar dolu olmak
brim
başından sonuna kadar
all the way
bu kadar
this

She'd never been this frightened before. - O, daha önce hiç bu kadar korkmamıştı.

Is it this hot every day? - Her gün bu kadar sıcak mı?

yeteri kadar
enough

I had enough time, so I didn't need to hurry. - Yeteri kadar zamanım vardı, bu yüzden acele etmeme gerek yoktu.

They did not have enough gold. - Onların yeteri kadar altını yoktu.

-e kadar
through
-e kadar
until
-e kadar
down to
-e kadar
to
-ye kadar
until
bu kadar
that's it

I believe that's it for now. - Şimdilik bu kadar olduğuna inanıyorum.

That's it. I've done all I can do. - Bu kadar. Elimden gelen her şeyi yaptım.

bu kadar
that

Can a two-year-old boy run that fast? - İki yaşındaki bir çocuk bu kadar hızlı koşabilir mi?

See how Lenny can swallow an entire hot dog without chewing or choking? That's why upper management loves him so much. - Lenny'nin nasıl çiğnemeden veya boğulmadan tam bir sosisli sandvici yutabildiğine bak? Bu nedenle üst idare onu bu kadar fazla sever.

e kadar
by the time
e kadar
(Havacılık) through
e kadar
unto
e kadar
till
hepsi bu kadar teşekkürler
that's all
inceye kadar
until
kadar
as as
kadar
as well as

The rich have trouble as well as the poor. - Zenginlerin fakirler kadar sorunu vardır.

The rich have troubles as well as the poor. - Zenginlerin fakirler kadar sorunları vardır.

kadar güçlü
as strong as
nereye kadar?
how far

How far do I have to go? - Nereye kadar gitmek zorundayız?

How far are you willing to take this? - Bunu nereye kadar götürmeye isteklisin?

yeteri kadar
sufficiently
-e kadar
up to
ardına kadar
wide

Tom opened his eyes wide. - Tom gözlerini ardına kadar açtı.

Fadil found the door wide open. - Fadıl kapıyı ardına kadar açık buldu.

ardına kadar açık
wide

Keep your eyes wide open! - Gözlerinizi ardına kadar açık tutun.

Fadil found the door wide open. - Fadıl kapıyı ardına kadar açık buldu.

-den -e kadar
from to
-e kadar
up
-e kadar
by
-e kadar
thru
-e kadar
as well as
-e kadar
as far as
-e kadar
pending
bacak kadar
squat
bacak kadar
very short
bacak kadar
tiny
bit kadar
tiny
bit kadar
very small
bu kadar
this thing
bu kadar
that much

I'm not going to eat that much. - Bu kadar fazla yemeyeceğim.

I'm not sure I can be all that much help. - Bu kadar çok yardım edebileceğimden emin değilim.

bu kadar
this quantity
bu kadar
such

You don't have to give yourself such airs. - Bu kadar çalım satmak zorunda değilsin.

I didn't expect such a nice present from you. - Senden bu kadar iyi bir hediye beklememiştim.

bu kadar
is that all
dibine kadar gömülmek
(deyim) entangle with
dize kadar
(deyim) knee-deep
e kadar
(Havacılık) up
e kadar
(Havacılık) thru
e kadar
down to
e kadar giden
date back
elden geldiği kadar
with might and main
elinden geldiği kadar çabuk
as fast as he could lick
en ince ayrıntısına kadar
blow-by-blow
en ince detayına kadar
in depth
en ince noktasına kadar
up to the mark
eve kadar optik lif
(Bilgisayar,İnşaat) fiber to the home
hepsi bu kadar
that's all
herkes kadar iyi
(deyim) with the best of them
kadar
proportion
kadar
as near as
kadar
as big as

The American news is reporting that Hurricane Irene is as big as Europe, which is a bit of an exaggeration. - Amerikan haber Irene Kasırgası'nın Avrupa kadar büyük olduğunu bildiriyor, bu biraz abartıdır.

This cat is as big as that one. - Bu kedi şu kedi kadar büyüktür.

kadar
degree

Today, the temperature rose as high as 30 degrees Celsius. - Bugün ısı 30 santigrat dereceye kadar yükseldi.

I agree with you to a degree. - Ben, bir dereceye kadar sizinle aynı fikirdeyim.

kadar
about

The population of China is about eight times as large as that of Japan. - Çin'in nüfusu Japonya'nınkinin 8 misli kadar büyüktür.

Don't worry about money so much. - Para için o kadar çok kaygılanma.

kadar
as much

My brother eats twice as much as I do. - Erkek kardeşim benim yediğimin iki katı kadar yemek yiyor.

I will help as much as I can. - Ben elimden geldiği kadar yardımcı olacağım.

kadar
as... as
kadar
so as

The people all praised the emperor's clothes without telling him the truth so as not to seem stupid, until a little boy said, The emperor is naked! - İnsanların hepsi küçük bir çocuk İmparator çıplak! deyinceye kadar aptal görünmemek için ona gerçeği söylemeden imparatorun giysilerini övdü.

Try to do so as far as the station. - İstasyona kadar öyle yapmaya çalış.

kadar
something like

How long does it take you to do something like that? - Öyle bir şey yapman ne kadar sürer?

How much would you pay for something like this? - Böyle bir şey için ne kadar öderdin?

kadar
amounting
kadar
degre

I agree with you to a degree. - Ben, bir dereceye kadar sizinle aynı fikirdeyim.

The suspect was given the third degree until he confessed his crime. - Şüpheli suçunu itiraf edene kadar üçüncü dereceden suçlu sayıldı.

kadar
or so

Ten to one it'll clear up in an hour or so. - Bire karşı on bir saate kadar hava açılacak.

What will we do if we miss the last train? How about waiting until morning at an internet café or somewhere else? - Son treni kaçırırsak ne yapacağız? Sabaha kadar bir internet kafede ya da başka bir yerde beklemeye ne dersin?

kadar
as much ... as
kadar
insomuch as
kadar
some

He was kind enough to lend me some money. - Bana biraz ödünç para verecek kadar nazikti.

You must keep the plan secret until someone notices it. - Birisi fark edene kadar planı gizli tutmak zorundasın.

kadar
amount

What is the total amount of money you spent? - Harcadığın para toplam ne kadar?

Regardless of the amount, Brian wants the correct, entire amount by next week. - Miktarı göz önünde bulundurmaksızın,Brian gelecek haftaya kadar doğru,tam miktar istiyor.

kadar düzenli
as regular as
kadar süre
by
kadar çirkin
as ugly as
kadar çılgın
as mad as
kadar özgür
as free as
mümkün olduğu kadar
all the way
mümkün olduğu kadar erken
as early as possible
mümkün olduğu kadar yakın
as near as possible
mümkün olduğu kadar çabuk
as soon as
mümkün olduğu kadar çok
as much as possible
ne kadar
how long

How long that bridge is! - Köprü ne kadar uzunmuş!

How long will you remain in London? - Londra'da ne kadar kalacaksın?

ne kadar süre
how long

How long did they live in England? - Onlar İngiltere'de ne kadar süre yaşadılar?

Tom asked me how long my parents had been married before they separated. - Tom bana ebeveynlerimin ayrılmadan önce ne kadar süredir evli olduklarını sordu.

parmak kadar
small
ta -e kadar
clear to
tepeden tırnağa kadar
from head to toe
tepeden tırnağa kadar
from head to foot
yeteri kadar vermemek
stint
yeteri kadar çok
substantially
yeterli kadar
sufficiently
yeterli kadar
adequately
yeterli kadar
sufficient
yolun sonuna kadar
all the way
zerre kadar
a modicum of
zerre kadar
shadow of
zerre kadar
in the slightest degree
zerre kadar
not at all
zerre kadar
(Dilbilim) at all
zerre kadar değil
not in the least
zerre kadar şüphe kalmamak
without a shadow of a doubt
ne kadar uzun
how long

How long that bridge is! - Köprü ne kadar uzunmuş!

How long is the Golden Gate Bridge? - Golden Gate Bridge ne kadar uzunluktadır?

-a kadar
-Up
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar
(Atasözü) Cheats never prosper
akıl almayacak kadar çok
as much as you can't even imagine
avuç içi kadar
palms up
bir dereceye kadar
certain extent
bu ne kadar
How much of this
cehenneme kadar yolun var
go to hell
en ince ayrıntısına kadar, etraflıca
thoroughly, thoroughly
kadar az
as few as
kadar olmak
it's as if, consider that - "Sağ olunuz, bir fincan içmiş kadar oldum." - "Thanks; consider me as having drunk a cup just the same."
ne kadar
how

How far away is the airport? - Havaalanı ne kadar uzak?

She told me how it was wrong to steal. - O bana hırsızlığın ne kadar yanlış bir şey olduğunu anlattı.

ne kadar yazık
What a shame!
ne kadar çok
how much
pek o kadar değil
Not so much
sayılamayacak kadar çok olan
with countless
sonrasına kadar
Until after
sonuna kadar
end

The boss told his secretary to come up with a good idea by the end of the week. - Patron sekreterine hafta sonuna kadar iyi bir fikirle gelmesini söyledi.

Never give up till the very end. - Tam sonuna kadar vazgeçme.

öyle, o kadar, o derece
So, so, so deeply
şimdilik bu kadar
That's all for now
ne kadar erken o kadar iyi
the sooner the better
ne kadar çabuk olursa o kadar iyi
the sooner the better
ne kadar çok olursa o kadar iyi
the more the better
Turkish - Turkish

Definition of e-kadar in Turkish Turkish dictionary

abdalın dostluğu köy görünceye kadar
(deyim) Çıkarı için yakınlık gösterip dostluk kuran kimse, beklediği yararı elde ettikten, işini yürütecek başka yollar bulduktan sonra sizinle olan ilişkisini keser
English - Turkish

Definition of e-kadar in English Turkish dictionary

till kadar
para çekmecesi, kasa
till kadar
(toprağı) sürmek, işlemek
e-kadar
Favorites