Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work.
- Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır.
Everyone has the right of equal access to public service in his country.
- Her şahıs memleketin kamu hizmetlerine eşitlikle girme hakkını haizdir.
They split the bill evenly.
- Onlar hesabı eşit olarak bölüştüler.
They split the bill evenly.
- Hesabı eşit olarak bölüştüler.
The ages of the two children put together was equivalent to that of their father.
- İki çocuğun yaşları toplandığında babalarınkine eşit oluyordu.
A is equivalent to B has the same meaning as A is true if and only if B is true.
- A B ye eşittir Eğer ve sadece B gerçekse A doğrudur. ile aynı anlamı vardır.
The ages of the two children put together was equivalent to that of their father.
- İki çocuğun yaşları toplandığında babalarınkine eşit oluyordu.
A is equivalent to B has the same meaning as A is true if and only if B is true.
- A, B'ye eşittir önermesi, Eğer ve yalnızca eğer B doğruysa A doğrudur ile aynı anlama gelmektedir.
Nobody is equal to this young woman in the field of music.
- Müzik alanında hiç kimse bu genç kadın eşit değildir.
Two pints are equal to a quart.
- İki pint bir litreye eşittir.
True love is eternal, infinite, and always like itself. It is equal and pure, without violent demonstrations: it is seen with white hairs and is always young in the heart.
- Gerçek aşk ebedidir, sonsuzdur ve hep kendi gibidir. Eşit ve saf, abartılı sergilemeler olmadan: özünde hep gençtir ve beyaz saçlarla görünür.
I like all the colors equally.
- Bütün renkleri eşit derecede severim.
A square has four equal sides.
- Bir kare dört eşit kenara sahiptir.
Six squared equals thirty-six.
- Altının karesi otuz altıya eşittir.
I dreamt a dream last night, about silk and fine cloth or about equality and fair trial.
- Dün gece ipek ve ince kumaş hakkında ya da eşitlik ve adil yargılama hakkında bir rüya gördüm.
You have to share the cake equally.
- Pastayı eşit olarak paylaşmak zorundasın.
With Esperanto you can communicate equally with people from other countries.
- Esperanto ile diğer ülkelerden gelen insanlarla eşit olarak iletişim kurabilirsiniz.
He is not equal to his father.
- O, babasına eşit değil.
They split the bill evenly.
- Hesabı eşit olarak bölüşürler.
We shared the money evenly among the three of us.
- Biz parayı üçümüz arasında eşit olarak paylaştık.
Mirabelles are equally delicious in a compote.
- Beyaz erik brendisi bir kompostoda eşit ölçüde lezzetlidir.
Every language is equally precious and valuable to its speakers.
- Her dil konuşanları için eşit ölçüde değerli ve kıymetlidir.