eğlendirmek

listen to the pronunciation of eğlendirmek
Turkish - English
entertain

He is in charge of entertaining the foreign guests. - O, yabancı misafirleri eğlendirmekten sorumludur.

They put on a show to entertain their teachers. - Onlar öğretmenlerini eğlendirmek için bir gösteri koydular.

amuse

The man whose work it is to amuse people who attend a show is an entertainer. - İşi insanları eğlendirmek olan ve şovlara katılan kişi bir eğlendiren kimsedir.

Sami found a way to keep himself amused. - Sami kendini eğlendirmek için bir yol buldu.

regale
beguile
to entertain, amuse
break up
tickle
divert
to entertain, to amuse, to divert, to regale
feast
recreate
humor
humour
eğlen
have fun

Although the pressure of studying at the University of Cambridge is very high, many students still have time to go out and have fun. - Cambridge Üniversitesi'nde öğrenim zorluğu çok yüksek olmasına rağmen, çok sayıda öğrencinin hâlâ dışarı çıkmak ve eğlenmek için zamanı var.

Did you have fun over the weekend? - Hafta sonunda eğlendin mi?

eğlen
{f} enjoying

Tom looks like he's enjoying himself. - Tom eğleniyor gibi görünüyor.

Tom certainly appeared to be enjoying himself. - Tom kesinlikle eğleniyor gibi görünüyordu.

eğlendirme
entertaining

He is in charge of entertaining the foreign guests. - O, yabancı misafirleri eğlendirmekten sorumludur.

eğlendirme
(Muzik) amuse

Sami found a way to keep himself amused. - Sami kendini eğlendirmek için bir yol buldu.

I don't amuse children. - Ben çocukları eğlendirmem.

eğlen
{f} frolic
eğlen
{f} revel

Most of the revellers are tourists. - Eğlenenlerin çoğu turist.

eğlen
{f} jeer
eğlen
make fun
eğlen
{f} lark

Don't come to school to lark around. - Sadece eğlence için okula gelme.

eğlen
{f} ridicule
eğlen
had fun
biriyle gönül eğlendirmek
(deyim) string someone along
eğlen
skylark
gönül eğlendirmek
1. to amuse oneself with, have a good time (doing something). 2. to have a love affair with
gönül eğlendirmek
to amuse oneself
lala paşa eğlendirmek
1. to keep a naughty, spoiled child amused. 2. to indulge the whims of a capricious, pampered person
Turkish - Turkish
Eğlenmesini sağlamak, eğlenmesine yol açmak: "Ne şımarıklıklar, ne hoppalıklar yapacak, beni nasıl kızdıracak ve eğlendirecekti."- R. H. Karay
Eğlenmesini sağlamak, eğlenmesine yol açmak
(Osmanlı Dönemi) TA'CİZ
eğlendirme
Eğlendirmek işi
eğlendirmek
Favorites