eğitmek

listen to the pronunciation of eğitmek
Turkish - English
educate

She took pains to educate her children. - O, çocuklarını eğitmek için saçını süpürge etti.

train

It is not easy to train dogs. - Köpekleri eğitmek kolay değil.

The goal of the center should be to train young people from other countries within a specific time period. - Merkezin hedefi, diğer ülkelerden gelen gençleri belli bir zaman aralığında eğitmek olmalıdır.

condition
coach
school
teach
handle
to educate; to train, to breed
{f} nurture
(deyim) exercise in
breed
groom
drill
season
discipline
eğitme
education

Educating the mind without educating the heart is no education at all. - Kalbi eğitmeden zihni eğitmek hiç eğitim görmemektir.

değişik bir meslek için eğitmek
retrain
eğitme
instructing
eğitme
schooling
eğit
{f} educated

Mr. Ito is a highly educated man. - Bay Ito oldukça eğitimli bir insan.

What does it mean to have an educated mind in the 21st century? - 21. yüzyılda eğitimli bir akla sahip olmak ne anlama geliyor?

eğit
{f} trained

Tom was trained as a doctor. - Tom bir doktor olarak eğitildi.

If he had trained himself harder at that time, he would be healthier now. - O zaman kendini daha iyi eğitmiş olsaydı, o şimdi daha sağlıklı olacaktı.

eğit
{f} training

Tom can't ride a bicycle very well yet, so his bicycle has training wheels. - Tom henüz bisiklete çok iyi binemiyor, bu yüzden onun bisikletinin eğitim tekerlekleri var.

I think you should stick to your training schedule. - Sanırım eğitim planına bağlı kalmalısın.

eğit
educate

In the last analysis, methods don't educate children; people do. - Son analizlerde, metotlar çocukları eğitmezler; insanlar eğitir.

My very educated mother just showed us nine planets. - Benim çok eğitimli annem az önce bize dokuz gezegeni gösterdi.

eğit
{f} train

I am training hard so that I may win the race. - Ben, yarışı kazanabilirim diye sıkı eğitim yapıyorum.

It is not easy to train dogs. - Köpekleri eğitmek kolay değil.

eğit
{f} schooling

The mandatory character of schooling is rarely analyzed in the multitude of works dedicated to the study of the various ways to develop within children the desire to learn. - Eğitimin zorunlu karakteri çocukların içinde öğrenme arzusu geliştirmek için çeşitli şekillerde çalışmaya adanmış işlerin çokluğunda nadiren analiz edilir.

I will have to wait till I finish schooling and start earning money. - Eğitimi bitirinceye ve para kazanmaya başlayıncaya kadar beklemek zorunda kalacağım.

eğitme
training

Do you know anything about training dogs? - Köpekleri eğitme hakkında bir şey biliyor musun?

eğit
reeducate
eğitme
strengthening and building up of character
eğitme
moral guidance
eğitme
moral improvement
fazla eğitmek
overtrain
kendini eğitmek
better oneself
personel eğitmek
train the staff
yeni bir konuda eğitmek
retrain
yeniden eğitmek
retrain
yeniden eğitmek
reeducate
Turkish - Turkish
İstenilen davranışları yapabilecek biçimde yetiştirmek
Birinin akla uygun, fiziksel ve moral gelişmesi üzerine etki yaparak çeşitli davranış yatkınlıkları, bilgi ve görgü aşılayarak önceden tespit edilmiş amaçlara göre onun belirli bir yönde gelişmesini sağlamak, terbiye etmek
Birinin akla uygun, fiziksel ve moral gelişmesi üzerine etki yaparak çeşitli davranış yatkınlıkları, bilgi ve görgü aşılayarak, önceden tespit edilmiş amaçlara göre onun belirli bir yönde gelişmesini sağlamak, terbiye etmek
Hayvanı istenilen davranışları yapabilecek biçimde yetiştirmek
terbiyelemek
terbiye etmek
eğitme
Eğitmek işi, terbiye etme