He was educated at Oxford.
- O, Oxford Üniversitesi'nde eğitim gördü.
My very educated mother just showed us nine planets.
- Benim çok eğitimli annem az önce bize dokuz gezegeni gösterdi.
He was trained as a lawyer.
- O bir avukat olarak eğitildi.
Tom was trained as a doctor.
- Tom bir doktor olarak eğitildi.
They needed jobs and training.
- Onların işlere ve eğitime ihtiyacı vardı.
The training session is scheduled to begin at 4 p.m.
- Eğitim oturumunun 16:00'da başlaması planlandı.
In the last analysis, methods don't educate children; people do.
- Son analizlerde, metotlar çocukları eğitmezler; insanlar eğitir.
What does it mean to have an educated mind in the 21st century?
- 21. yüzyılda eğitimli bir akla sahip olmak ne anlama geliyor?
The goal of the center should be to train young people from other countries within a specific time period.
- Merkezin hedefi, diğer ülkelerden gelen gençleri belli bir zaman aralığında eğitmek olmalıdır.
If he had trained himself harder at that time, he would be healthier now.
- O zaman kendini daha iyi eğitmiş olsaydı, o şimdi daha sağlıklı olacaktı.
I will have to wait till I finish schooling and start earning money.
- Eğitimi bitirinceye ve para kazanmaya başlayıncaya kadar beklemek zorunda kalacağım.
The mandatory character of schooling is rarely analyzed in the multitude of works dedicated to the study of the various ways to develop within children the desire to learn.
- Eğitimin zorunlu karakteri çocukların içinde öğrenme arzusu geliştirmek için çeşitli şekillerde çalışmaya adanmış işlerin çokluğunda nadiren analiz edilir.